Türk bilim adamı Prof. Dr.Aziz Sancar’ın konuşması…
II. BÖLÜM
Türk Dünyası’nda bilimsel geri kalmışlığın nedenleri ve bunlara çözüm yollarının
bulunması için hiç kuşkusuz ki, sosyal bilimcilerimizin ortak ve detaylı araştırmalarına ihtiyaç
vardır. Fakat Türk Dünyası’nda bilimi geliştirmek için, dünyayla yarışmak için neler
yapmamız gerektiğini naçizane kendi gözlemlerime dayanarak, burada özetlemek istiyorum.
1. Birincisi, bilim, adaletin, özgür düşüncenin ve sorgulamanın olduğu ortamlarda
yeşerir. Bunu unutmamak ve çocuklarımızı bu ruhla, bu alışkanlıkla büyütmemiz lazım,
onlara bu ortamı sağlamamız lazım. Bilimde özgür düşünce çok önemli... Ben Türk
Cumhuriyetlerine gittiğimde beni merasimle karşılıyorsunuz, bana büyük saygı
gösteriyorsunuz. İnsan olarak, tabi, bu hoşuma gidiyor. Fakat bunlar bilimde olmaz. Benim
yanımda çalışan en başarılı bilim adamları, benim yetiştirdiğim en başarılı öğrenciler benimle
münakaşa eden öğrenciler olmuştur. O bakımdan, özellikle genç çocuklarımıza özgür
düşünmeyi ve yaşlıların, benim gibilerin söylediklerini sorgulamayı öğretmeliyiz.
2. İkincisi, temel bilime öncelik vermeliyiz. Sosyal bilimcilerimiz kusura bakmasınlar, onlara
büyük saygım var, fakat şunu söyleyeyim, bizim temel bilimlere yatırım yapmamız lazım,
temel bilim yapan çocuklarımızı desteklememiz lazım, onlara özgüven vermemiz lazım.
3. Üçüncüsü, kız ve erkek çocuklarımıza aynı eğitim fırsatı vermeliyiz. Bunun bütün Türk
toplumlarında, özellikle de Türkiye Cumhuriyeti’nde bir sorun olduğunun farkındayım. Bunu
çözemezsek, toplumumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın potansiyelinden kalkınma
yolunda yararlanamayız, bu potansiyeli gerçekleştiren toplumlarla yarışamayız.
4. Dördüncüsü, çocuklarımıza çok erken yaşlarda deney yapmayı öğretmemiz lazım. Bilim,
deney yapmakla öğrenilir, bunu unutmamak lazım. Ben Amerika’ya geldiğimde Türkiye
eğitim ve teorik bilim açısından beni çok iyi yetiştirmişti. Fakat deney yapma konusunda
eksikliklerim vardı. Bunu erken yaşlarda çocuklarımıza öğretmemiz lazım. Bu alışkanlık
haline gelmeli, yaparak öğrenilmelidir. Sadece okumakla buna sahip olamazsınız.
5. Beşincisi, politika ve din bilime karıştırılıyor, bunları kesinlikle ayrı tutmak lazım. Politika
ve din ile bilim kurumları amaç ve yöntem açısından önemli ölçüde biri birilerinden ayrışıyor.
Bunları birbirine karıştırırsanız bundan ilk önce bilim zarar görür, güvenilirliğini kaybeder,
ilerleyemez, gelişemez.
6. Altıncısı, bilim adamlarını din ve politikanın dışında tutmak lazım. Din ve politika bilim
adamlarının işine karışırsa, sonuç bilimin ortadan kalkması olur. Nitekim buna ibretlik en iyi
örnek olarak, Uluğ Bey’in Semerkant’ta kurduğu Gözlemevinin akıbetini gösterebiliriz. Dini
ve politik aşırılık, o zaman dünya çapında bir bilim merkezi haline gelmiş bu gözlemevinin
tahrip olması ve oradaki bilim adamlarının dünyanın çeşitli yerlerine kaçıp gitmesiyle
sonuçlandı. Bilim adamları da din ve inanç işlerine karışmasın. Çünkü toplumun büyük bir
kısmını dışlar ve alçak görür algısı verir.
7. Yedincisi, bilim adamlarına liyakate dayalı imkân sağlanmalıdır. Onları tayin etmek, terfi
etmek için tek kriter liyakat olmalıdır. Mesela, benim çalıştığım Amerika’da dün yaptığına
bakmazlar. Ben Nobel’i aldığımdan sonra yayına gönderdiğim ilk makalem reddedildi.
Amerika’da çalışacaksınız, durmadan çalışacaksınız ve bir şeyler bulacaksınız. Bunun ölçüsü
budur. Ne bilim adamları dinler, ne de bilimsel faaliyetlere fon sağlayan Amerikan Sağlık
Bakanlığı gibi kurumlar. O bakımdan, çalışmanıza devam etmeniz lazım. Devam etmezsek,
desteklemezler, Nobel filan dinlemezler. Bilimle ilgili görevlere atamalarda da yine buna
bakılır, dünyadan ve Amerika’dan en iyilerin bu görevlere getirilmesine çalışılıyor.
8. Sekizincisi, insanlar bilim yapmaya başladıktan sonra onlara özgürlük vereceksiniz, şunu
yap, bunu yap demeyeceksiniz. Bilim adamı özgürlük ister. Onların bir şeye merakı olur ve
onu takip eder ve o konuda ona özgürlük vermelisiniz. O, madem hayatını buna adamış,
mutlaka insanlığa faydalı bir şeyler yapacaktır. Bir sözle, bilim adamına kendi bilimsel
hedeflerini özgürce belirleme ve bunu gerçekleştirme imkânı sağlanmalıdır.
9. Dokuzuncusu, bütün bunların dışında benim kanaatimce bir Türk Dünyası’na bir vefa
borcu, bir sevgisi olmadan iyi bir bilim adamı olmaz. Ben bilime bir derece olarak kendi
sorularımı cevaplandırmak için girdim. Kendi bilmediklerimi öğrenmek için girdim. Fakat
bilim yaparken, özellikle dış bir ülkede bilim yaparken, aklımda bir şeyi daima tuttum, hiç
unutmadım; ben burada yalnız kendimi değil, Türk Milleti’ni temsil ediyorum diye
düşündüm. Ve o bana hem güç verdi, hem de sorumluluk kattı. Ben her yaptığımda bundan
ben ne alırım, Türk Milleti ne alır diye düşündüm. Ve bu benim için bir güç kaynağı olmuştur.
Son olarak, bildiğime göre, Türk Üniversiteler Birliği Türk Cumhuriyetleri üniversiteleri
arasında öğrencilerin ve öğretim üyelerinin değişimini sağlamak ve Türk Dünyası’nda ortak
öğretim alanı oluşturmak için çalışmalar yürütmektedir. Bunları iyi gelişmeler olarak
görüyorum, Türk Dünyası’nda ortak bilimsel çalışmaları da kapsayacak şekilde daha da
genişletilmesini arzu ediyorum ve Türk Cumhuriyetleri yöneticilerine bu faaliyetlere daha
fazla bütçe ayırmalarını öneriyorum.
Hepinize teşekkür eder, iyi çalışmalar diliyorum.
Tanrı Türkü Korusun!
Doğruya doğru demek ve bilimin ışığında doğrularda yürümek hedefimiz olmalıdır. Yoksa
günümüz Türkiye’sinde olduğu gibi “BİLİM SUSARSA CEHALET HORTLAR!”
Hadi Önal/11Haziran 2023/ Foça