Türk siyasetinin son 10 yılı, iletişim teknolojisinin de marifetiyle, Osmanlı siyasi tarihinin son 100 yılı gibi geçiyor.
Bu bir marifet değil tabii; ama nedenleri de anlaşılabilir olmak üzere, Tarih böyle ilerliyor.
Kopenhag kriterleri adeta yeni ve sonu belirsiz bir Tanzimattı...(1839)
Çözüm süreci, barış paketi, neredeyse İngiliz dayatması bir Islahat Fermanıydı. (1856)
Etnik kimlikleri okşayan Abant platformu, adem-i merkeziyetçi Osmanlıcılık fikrinin 'İttihad-ı anâsır' çabalarını çağrıştırırken...
'One minute'la FETÖ'yle ayrı düşen Erdoğan'ın millî görüş damarı, Pan-İslamizm çağrışımları yapıyordu.
17-25 Aralık'ta tepe noktasına varan bu iç çatışmadan sonra yukarılarda sanki 'Türkçü' bir dokunuş yaşandı!.
Ve 15 Temmuz 2016 itibariyle, henüz doktriner çizgileri zayıf da olsa 'Milliyetçilik' iktidar oldu...
Bir farkla ki...
Ziya Gökalp'in ürkek, tedirgin izahatlarla ve destanlarla süslenmiş Türkçülük-Kızılelma söyleminin yerini, Devlet Bey'in kükreyen ses tonu almıştı.
Erdoğan 'reis'in de ondan aşağı kalır bir yanı yoktu.
Sanki Abdülhamid pişman olmuş; özeleştiri yapan Enver'le barışmıştı.
Sanki Tarih, ibret alınarak yeniden yazılıyordu.
Yine II. Meşrutiyet mehterleri çalıyor, Türk milleti, 'aşk ile milliyeti' seviyor... Vatandaş, Ekrem'in kahvesinde pineklese de..
Devlet erkânı Fatih gibi, tuğla sancakla 'Topkapı'dan şehre giriyor'du.
'Gafil ne bilirdi?. Neşve-i pür şevk-i vegâyı!..'
Varsın Taşnaklara gelsin, isterse zillete bulansındı.
Enver'li, Talat'lı Kuşçubaşı Eşref'li, Teşkilat-ı Mahsusalı İttihat ve Terakki, Sultan Abdülhamid'le barışmış...
Adı da 'Cumhur ittifakı' olmuştu.
Bundan sonra, aceleye geldiği için halkla bir türlü bütünleşemeyen Türk İnkılabının milletçe içselleştirileceği bir döneme giriyoruz.
Yani İttihatçı-İtilafçı eksenine oturmuş keçi inadını bırakıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti kurda kuşa yem olmasın diye, 'yaşanan gerçeklik'le barışıyoruz.
O yüzden de ittifaka sağdan soldan, zaman zaman kumpas, kılçık, kundak atılıyor..
Tarih, bakarsan ibret, bakmazsan zillet oluyor.
Ama asla durmuyor.
Doğulusu ,batılısı,kuzeylisi,güneylisi,
Alevisi, sünnisi ile Kürt-Türk demeden
Herkes yedi düvele karşı SAVAŞTI.
Mesele Kürt -Türk meselesi değil.
Mesele Haç ile Hilal meselesidir.
Bunu asla unutmamalıyız.
Bu topraklar masa başında alınmadı ki,masa başında verilsin.
Ayrık otlarına Allah firsat vermesin.
Ülkenin bütünlüğüne,Milletin milli birlik beraberliğine yüreğini koyanlara selam olsun.
Bugün Yangına körükle gideni de..
Su taşıyanıda unutmayacağız..
And olsun!
Gökalp Şentürk
TOYŞAD