Tarih: 31.05.2023 10:30

Ahmet Başkan daha ne desin ki?

Facebook Twitter Linked-in

Ahmet Başkan daha ne desin ki? Salondan içeri girdiğimizde toplantının başlamasına henüz vardı, Ahmet Başkan ve Yönetim Kurulundan birkaç arkadaşı masalarında, ellerinde dosyaları tekrardan gözden geçirerek verecekleri bilgilerin üzerinden tekrardan geçiyorlardı. Hemen aklımdan şöyle bir düşünce geçti; “uzatmanın ne anlamı var başkanım, takım belli-durumu belli, içelim çayımızı da çıkıp gidelim”. İbrahim Kınık ile Ahmet Başkan, hararetli bir şekilde rakamları toparlıyor, Cengiz Durular ev sahibi olmanın nezaketinde gelen misafirlerini kapıda karşılayarak yüzünden hiçbir zaman eksik etmediği gülüşüyle “hoş geldin” ediyordu. Dış görünüşe bakıldığı zaman; Süper Ligde Galatasaray’ın yerine bizim şampiyon olduğumuz görüntüsü çıkarılması bile mümkün. Ciddiyet, samimiyet, öz güven, inanç ve sevgi; bütün bunların hepsi var bu “adam”larda. Nasıl olmasın ki? Bir avuç serdengeçti ile hem şehrin muhalefetine, hem camianın “istemezük” cülerine, hem ülkenin futbol federasyonuna, hem çaldıkları düdüğün sesini dahi duymayan bir takım hakemlerine, hem “VAR” ına, hem yokluklara, hem depreme ve depremden daha ağır devam eden artçı sarsıntılarına, hem şanssızlıklarına, sakatlıklara, ihanetlere, ötelenmelere, ötekileştirilmelere, unutmalara, ilgisizliklere “inadına kafa” atmışlar. Nasıl olmasın ki? Bir futbol takımının başına gelmeyecek veya gelmesi imkân dâhilinde görünmeyen hemen her türlü aksiyon, macera, dram ve komediyi yaşayarak “inadına ayakta” kalmışlar. Nasıl olmasın ki? Hazırlandıkları her karşılaşma için sahaya çıkmadan evvel; karşılaşma esnasında yaşayabilecekleri hemen her türlü sürpriz için, başlarına gelebilecek olan her türlü olumsuzluk için, karşılaşma sonrası sonuç ne olur ise olsun karşılaşabilecekleri her türlü ayarsız eleştiri için, ağızsız dilsiz olarak “inadına Erzurum Spor” diyerek bugünlere kadar gelmişler. Hep aynı insanlar tutmuş ellerinden, hep aynı taraftar gurupları dolaşmış etraflarında ve hep aynı taraftarlar ses vermiş tribünlerde. Transfer tahtaları kapatılmış, transfer yasakları var, kasa desen adı olmasına rağmen kendisi dönülmez yollara girmiş. Futbolcularının büyük bir çoğunluğu gemiyi çoktan terk etmiş gitmiş, gelir manasında kayda değer bir şey olmadığı gibi “adam”lara bir göğüs reklamını bile çok gördük, dahası mı? Uzatmayalım vesselam… Ey kurban olduğum şehrim! Bu futbol takımı; Ahmet Dal’ın, İbrahim Kınık’ın, Cengiz Durular’ın, Mustafa Kahveci’nin, Çetin Gözütok’un, Ali Karataş’ın veya ne bileyim ismini sayamadığım Gözgeç’in, Bentoğlu’nun, Ağırman’ın şahsi futbol takımları değil ki. Bu futbol takımı bu şehrin ve bu şehrin insanının takımıdır. Aldıkları başarı, şehrin hanesine yazılan başarı olduğu gibi farkında mısınız bilmem ama başarısızlıkları da yine bu şehrin yarınlarına çizik olarak atılmaktadır. Elini taşın altına koymuş olan bu güzel “adam”lar her ne kadar bu işi inanarak yapsalar da belli bir aşamadan sonrası çok büyük sıkıntılar içerir. Bir futbol takımını bu seviyeye getirmek hem çok külfetli hem de zaman isteyen bir iştir ki Erzurum’un bu saatten sonra kaybedecek ne zamanı ne de kimseler kusura bakmasın ama parası yoktur. Belki kızacaksınız ama Mehmet Sekmen de yoktur… Mevcut takımın 150 milyon tl gibi, bu kadim şehrin tarihine yakışmayacak bir komik bedel ile başa çıkamayan birilerinin, bir tane daha Erzurum adını taşıyan, Dadaşlar inancını taşıyan yeni bir futbol takımı ortaya çıkarması masalına kimseler inanmasın. Bizler bu duyguyu daha önceden yaşadık bir daha yaşamamak için gelin hep birlikte bu takıma sahip çıkalım. Ciddi olarak, samimi olarak, sevgi ve bilhassa saygı sınırları çerçevesinde. Bu yönetim, bu takım, bu idare, bu teknik heyet; bizler tarafından gösterilmesi gereken “sevgi ve saygı” duruşunu hak ediyor. Hem de fazlasıyla. Ahmet Başkan ve Yönetimi; “asil” bir duruş göstererek, bizden bu kadar- buraya kadar demiyor; 15 Haziranda buyurun gelin, futbol açısından bu şehrin yarınları için ne yapabiliriz diyor. Hep birlikte, birlik ve beraberlik içerisinde “yine, yeniden” diyor. Masa burada; harbi olarak  “ciddi” olan buyursun gelsin otursun diyor. Hatta ve hatta; “ben de şahsım olarak,  o veya onların emrinde yine bu futbol takımı için çalışayım” diyor… Daha ne desin ki?


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —