Bir zamanlar, AB'nin Türkiye'ye bakış açısı adında bir masal vardı. Bu masalda AB, Türkiye'yi büyülü bir diyar olarak görüyor ve ona sıcak bir kucaklama sunuyordu. Ancak masalın gerçek dünyayla pek bir ilgisi yoktu.
AB, Türkiye'yi çekici bir gelin gibi görüyordu. Evet, evet, AB'nin gözünde Türkiye, modern, demokratik ve AB değerlerine tamamen uyumlu bir ülkeydi. AB üyeliği ise her iki taraf için de büyük bir kazanç olacaktı.
Ancak zamanla gerçekler ortaya çıktı. AB'nin büyülü diyarı, karmaşık bürokrasi koridorları ve çıkmaz sokaklarıyla doluydu. Türkiye, bir dansöz gibi AB'nin isteklerine uyum sağlamak için dört bir yana kıvrıldı. Ancak dansın ritmi bir türlü tutmadı.
AB'nin Türkiye'ye bakış açısı, zamanla hayalperestlikle beslenen bir illüzyona dönüştü. Masalda söz verilen üyelik müzakereleri ve reformlar bir türlü ilerlemedi. AB, Türkiye'yi sürekli olarak bekletti ve belirsizlik içinde tuttu. Ne zaman ilerleme kaydedileceği konusunda hep bir bulut vardı.
Sonunda masalın gerçek yüzü ortaya çıktı. AB, Türkiye'ye dönüp 'Aslında seninle evlenmek istemiyoruz' dedi. Evet, duydunuz, itiraf ettiler! Türkiye'nin AB üyeliği ölü doğmuştu. Hayalperestlik sona erdi ve gerçeklerle yüzleşmek gerekti.
Artık Türkiye, AB'nin dans pistinden ayrıldı. Belki hayal kırıklığına uğradı, belki de rahat bir nefes aldı. AB'nin Türkiye'ye bakış açısı, bir zamanlar büyük umutlarla dolu bir masal gibi başladı, ancak zamanla gerçek dünyanın acımasız gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kaldı.
Bu hikaye bize şunu hatırlatıyor: Hayalperestlikle dans etmek güzel olsa da, bazen gerçeklerle yüzleşmek ve kendi yolunu seçmek daha iyidir. Türkiye, AB'nin hayal dünyasından çıkarak kendi kaderini belirlemeye devam ediyor.
Necat Kacan