TÜM 1 HABER

TÜRKİYE İLE ABD-ÇİN İLİŞKİlERİ

TÜRKİYE İLE ABD-ÇİN İLİŞKİlERİ
07 Eylül 2023 - 13:15

                             TÜRKİYE İLE ABD-ÇİN İLİŞKİLERİNDE TÜRKİYE’NİN

                          POTANSİYEL SÜPER GÜÇ OLMA YOLUNDA YÖN VERİCİ

                    OLABİLMESİ İÇİN YERLİ ÜRETİME ÖNEM VERMESİ GEREKİR

      

 

     Dünyanın en büyük iki ekonomisine sahip Amerika Birleşik Devletleri ile Çin Halk Cumhuriyeti başkanları ve iki ülkeden değişik heyetler, zaman zaman bir araya gelerek iki ülke arasındaki ticari, güvenlik ve politik konuları müzakere ediyorlar.

     Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz yıllarda ABD’de bir araya gelerek iki ülke arasındaki ilişkileri müzakere ettiler ve görüşmeler devam etmekte.

    ABD–Çin ilişkilerinin son 51 yıldaki geldiği noktayı iyi bilmek, bu iki ülke arasında yapılan ilişki ve zirveleri anlamamızı kolaylaştıracaktır. İşte, yeni başlayanlar için ABD-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkilerinin kısa bir kronolojisi:

 

1945 Çin Devrimi

     Çin’in özellikle kırsal kesimlerinde büyük destek bulan Mao Zedung liderliğindeki Çin Komünist Partisi, Chiang Kai-shek’in yönettiği Milliyetçi Çin Hükümeti’ni (Gomindang Hükümeti) devirdi ve 1 Ekim 1949 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti ilan edildi.

Chiang Kai-shek, binlerce askeriyle Taiwan’a çekildi. İkinci Dünya Savaş’ı sırasında işgalci Japonlara karşı Çin’in milliyetçi güçlerini destekleyen ABD, Chiang’ın Taiwan’ın Taipei şehri merkezli hükümetini, Çinlilerin resmî temsilcisi olduğunu kabul ederek desteklemeye devam etti. Böylece ABD ile Çin arasında, Çin Devleti’ni BM’nin devlet olarak tanıdığı 1972 yılına kadar onlarca yıl sürecek ilişki kopukluğu da başlamış oluyordu.

 

1950 Çin- Kore Savaşı

   Sovyet desteğindeki Kuzey Kore güçleri, 25 Haziran 1950 tarihinde Güney Kore’yi işgal etti. Birleşmiş Milletler ve ABD, Güney Kore’ye destek için seferberlik başlattı. Çin Halk Cumhuriyeti, komünist Kuzey Kore’yi destekledi. Türkiye, ABD, BM ve Güney Kore güçleri, Çin sınırına yaklaştığında Çin silahla karşılık verdi. Üç yıl süren Kore Savaşı’nda dört milyon kişi öldü. BM, Çin ve Kuzey Kore arasında 1953 yılında resmî ateşkes ilan edildi. Henüz bir resmî anlaşma imzalanmadığı ve sadece bir ateşkes söz konusu olduğu için 2023 itibarı ile Güney ve Kuzey Kore hâlâ resmen savaşta sayılıyor.

 

1954 Birinci Taiwan Körfezi Krizi

     ABD Başkanı Dwight Eisenhower, Taiwan’a dönük Amerikan donanma blokajını 1953 yılında kaldırdı. Bu da Chiang’ın körfezdeki Quemoy ve Matsu adalarına 1954 Ağustos ayında binlerce asker çıkarmasına yol açtı. ÇHC Özgürlük Ordusu Güçleri, bu adaları yoğun bombardımana tabi tuttu. 1955 baharında ABD, Milliyetçi Çin ile karşılıklı güvenlik anlaşması imzaladı ve Çin’e nükleer bomba atma tehdidinde bulundu. Aynı yıl, Nisan ayında, Çin pazarlığa oturmayı kabul etti ve milliyetçi Çin’in Dachen adasından çekilmesini kendisi açısından yeterli bir zafer kabul etti. Körfezdeki kriz, 1956 ve 1996 yıllarında yeniden patladı.

 

1959 Tibet İsyanı

   Çin Halk Cumhuriyeti’nin (1949 yılında kurulup 1971 yılına kadar BM’nin tanımadığı Çin Komünist Partisi Devleti) Tibet’i egemenliğine almasından 9 yıl sonra Tibet’in Lhasa şehrinde özgürlük isyanı başladı. ÇHC güçlerinin kanlı bastırdığı isyanda binlerce Tibetli kişi öldü. Dalai Lama zorlukla Hindistan’a kaçmayı başardı. ABD ve BM’nin Tibet’teki insan hakları ihlalleri ile ilgili baskı ve eleştirisi o tarihten beri sürüyor. CIA, 1950’lerde başlayan silahlı Tibet direnişine destek verdi.

 

1964 Çin’in İlk Atom Bombası Denemesi

    Çin, 1964 yılı Ekim ayında gerçekleştirdiği atom bombası denemesiyle nükleer kulübe katıldı. Atom bombası denemesi ABD ile Çin arasındaki gerginliğin Vietnam yüzünden yeniden zirveye çıktığı bir dönemde geldi. Çin’in en büyük nükleer merkezi ve deneme alanı Uygur’un Tarım Taklamakan Çölü’ndeki Lop-Nor Gölü civarında bulunmaktadır. Ayrıca Çin’in “Nükleer Füze Üssü”nün de bu bölgede olduğunu Quick dergisi 1988 yılında açıklamıştır. 16 Ekim 1964’ten 1997’ye kadar hiçbir koruyucu tedbir alınmadan 11’i yeraltında olmak üzere 46 nükleer deneme yapılmıştır. Bu denemelerin sonuncusu 1997 yılının haziran ayında gerçekleştirilmiştir.

 

1969 Çin–Sovyet Çatışması

   Çin ve Sovyetler Birliği arasında güvenlik, ideoloji ve kalkınma modelleri konularındaki farklılıkları nedeniyle yaşanan tansiyon, Sovyetlerin 1960 yılında Çin’deki temsilcilerini geri çağırmasına neden olmuştu. İki komünist güç arasındaki tansiyon 1969 yılı mart ayında sınırda silahlı çatışmaya dönüştü. Bu bölgesel çatışma, Çin Halk Cumhuriyeti için öncelikli tehdit olmada Moskova’yı Washington DC’nin önüne geçirdi. Çin ve ABD arasında yeniden ilişki kurulmasına gidecek sürecek başladı.

 

1971 Ping–Pong Diplomasisi

    Çin Halk Cumhuriyeti Millî Ping Pong Takımı’nın, ABD Millî Ping Pong Takımı’nı 6 Nisan 1971 tarihinde Pekin’e davet etmesi, Washington DC ile Komünist Çin arasındaki ilk resmî temas oldu. Bu gelişme küresel diplomasiye de “Ping Pong Diplomasisi” terimini kazandırdı. ABD’li sporcular ve onlara eşlik eden Amerikalı gazeteciler, 1949 yılından beri Çin’e girmesine izin verilen ilk Amerikalılar oldu. 1971 yılı Temmuz ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Çin’e gizli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretten kısa bir süre sonra Amerikan devletinin BM baskısı ve katkıları neticesinde, 1972 yılında, Birleşmiş Milletler, Çin Komünist Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdı. Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) arasındaki diplomatik ilişkiler 1971 yılında tesis edilmiştir. İkili ilişkiler her iki ülkenin de dışa açılmaya başladığı, ekonomik ve siyasi olarak yükseldiği 1980’lerden itibaren hareketlilik kazanmıştır. 1945 yılından beri Chiang’ın başındaki Milliyetçi Çin’in oturduğu BM Güvenlik Konseyi koltuğu Amerika tarafından onlardan alınarak 1972 yılında Çin Komünist Halk Cumhuriyetine verdirildi.

 

1972 Nixon’un Çin Ziyareti

    ABD Başkanı Richard Nixon, 1972 yılı Şubat ayında Çin’i ziyaret etti ve Çin’de 8 gün geçirdi. Mao Zedung ile zirve toplantısı yaptı, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini amaçlayan Shanghai Anlaşması’nı imzaladı. Ancak yakınlaşma süreci ağır işledi.

 

1979 ABD’nin Çin’i Resmen Tanıması

    ABD Başkanı Jimmy Carter, 1 Ocak 1979 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’ni resmen tanıdı ve ABD’nin Çin’in temsilcisi olarak sadece Pekin yönetimini gören “Tek Çin Politikası” resmen başladı. ABD, Taiwan ile görünür resmî ilişkisini kopardı. Deng Xiaoping bundan kısa süre sonra ABD’ye resmî bir ziyaret gerçekleştirdi. Ancak aynı yılın Nisan ayında ABD Kongresi, Taiwan ile ilgili kabul ettiği karar tasarısı ile ABD–Taiwan ilişkisinin kültürel ve ticari yönden devam etmesini, Taiwan’a savunma silahı desteğine devam edilmesini, ama bununla beraber 1 Ocak’ta başlayan “Tek Çin Politikası”nın da sürdürülmesine karar verdi.

 

1984 Reagan’ın Çin Ziyareti

     Amerika Başkan adaylığı kampanyası boyunca Taiwan ile ilişkileri yeniden güçlendirme vaadinde bulunan Ronald Reagan, başkan olduktan sonra, ABD–Pekin ilişkilerini daha da güçlendirecek bir politika izlemeyi tercih etti. Bunda en önemli etkenlerden biri de Sovyetlerin Afganistan işgalinde olduğu gibi yayılma stratejisiydi. Reagan, 1984 yılı Nisan ayında Çin’i ziyaret etti. Aynı yılın haziran ayında ABD, Çin’in Amerikan silahları satın almasına izin verdi.

 

1989 Tiananmen Meydanı Olayları

    1989 yılı bahar aylarında Çinli öğrencilere Uygur Türk’ü Örkeş Dölet liderlik yaparak

(Örkeş Dölet (Uygurcaئۆركەش دۆلەتBasitleştirilmiş Çince开希·多莱特Geleneksel Çince吾爾開希·多萊特pinyinWú’ěrkāixī Duōláitè), Uygur kökenli Çinli muhalif. Çoğu uluslararası kaynakta Çince ismi “Wu’erkaixi” ile bilinir. 1989 Tiananmen Meydanı protestolarında oynadığı liderlik rolü için bilininiyor, Örkeş Dölet Uygur Türk’ü, 17 Şubat 1968 tarihinde Pekin‘de doğdu. Pekin  Üniversitesi öğrencisi iken Çin devleti ulusal bir televizyon yayınında Çin Başbakanı Li Peng‘ı sertçe eleştiren bir açlık grevcisi olarak  demokrasiye elçisi olarak tanınma kazandı. Reform yanlısı Pekin Öğrencileri Özerk Federasyonu [en]‘nun ana liderlerinden biriydi ve memurlarla yapılan  müzakerelerine öncülük edilmesinde yardımda bulundu.)

Çin Devleti Hükümeti’ne karşı demokrasi talebiyle protestolara başladı ve Tiananmen Meydanı’na toplanan binlerce öğrenci bu protestoların merkezini oluşturdu. 3 Haziran günü Çin ordu güçleri, meydanı zorla temizledi ve arkasında yüzlerce ölü bıraktı. ABD buna tepki olarak Çin’e silah satışını durdurdu ve iki ülke arasındaki ilişkileri askıya aldı.

 

1990 Barın Katliamı

  5 Nisan 1990 tarihinde, kadim Türk yurdu Uygur’un Kaşgar vilayetine bağlı Barın kenti, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir katliama sahne oldu. Barın kentini havadan ve karadan abluka altına alan Çin Devleti kolluk kuvvetleri, silahlı terör eylemleri yaparak binlerce masum insanı katletti.

     Uygur Devleti’nin ihyası ve Uygur Millî Müstakillik İnkılâbı’nın alt yapısının hazırladığı hazırlık aşamasında, demokratik yollardan çalışmalar yapan İslam Partisi’nin (DTİP) kurucu lideri Zeynidin Yusuf başçılığında devam eden DTİP parti çalışmalarının, Çin Devleti’ne satılmış münafıklarca deşifre edilmesi sonucunda, 5 Nisan 1990 tarihinde, Çin Devleti güvenlik güçleri tarafından ani baskın yapılarak Barın katliamı başladı. Katliamda DTİP taraftarları ve yöneticileri dâhil herkes soykırıma maruz kaldı.

    Barın Katliamı, bugüne kadar, bir ibadet camisi onarımı vakası olarak biliniyor. Bu eksik ve yanlış bilgilendirmedir. Bu katliamın altında yatan gerçek, 1991 Orta-Asya Türk devletlerinin bağımsızlığı öncesi, işgal edilmiş Uygur topraklarında hür ve bağımsız bir Uygur Cumhuriyeti Devleti ihyası için yapılan çalışmalar, katliamın gerekçesidir. 1991 yılında Orta-Asya’da Rusya’dan ayrılarak yeni Türk Cumhuriyetleri kurulurken Çin Devleti, Barın Katliamı ile Uygur Türklerinin bağımsız devlet olmalarını engellemiştir.

 

1993 Muhaliflerin Sınır Dışı Edilmesi

    Çin Devleti, 1993 yılı Eylül ayında, 1979’dan beri hapiste olan muhalif lider Wei Jingsheng’i serbest bıraktı. ABD Başkanı Clinton da 1993’ü Çin Devleti ile yapıcı ilişkiler yılı ilan etti. Ancak Çin Devleti, 2000 Olimpiyat adaylığını kaybettikten kısa süre sonra Wei Jingsheng’i yeniden tutukladı. Clinton’ın kişisel çabalarıyla 1997’de Wei Jingsheng’i ve Tiananmen Meydanı protestocularının liderlerinden Wang Dan’ı hapisten çıkarıp ABD’ye sınır dışı etti.

1996 Taiwan’da İlk Serbest Seçimler

    Çin’in bağımsızlık yanlısı adaya oy vermelerine engel olmak için gerçekleştirdiği yoğun füze denemeleri altında Taiwan’da 1996 Mart ayında gerçekleşen ilk serbest seçimi milliyetçi partinin adayı Lee Teng-hui kazandı. Bundan bir yıl önce, Bill Clinton’ın ABD’nin 15 yıllık politikasını bir kenara bırakarak Lee’ye ABD vizesi vermesine tepki olarak Çin, ABD elçisini geri çağırmıştı. 1996 yılında iki ülke elçilerini yeniden görevlerinin başına gönderdi ve ilişki düzeyi yeniden yükseldi.

 

1999 Çin’in Belgrad Elçiliğinin Bombalanması

    NATO’nun Kosova’da Sırp güçlerine karşı gerçekleştirdiği askerî harekât sırasında, 1999 Mayıs ayında, Çin’in Belgrad Büyükelçiliği de bombalandı. ABD ve NATO bombalamanın istihbarat hatasından kaynaklandığını belirterek özür dileseler de Pekin’de binlerce Çinli protesto düzenledi ve ABD’ye ait resmî binalara saldırdı.

 

2000 yılı Çin ve ABD Ticaretinin Normalleşmesi

    Bill Clinton, 2000 yılı Ekim ayında ABD ile Çin arasındaki ticareti normalleştiren anlaşmayı imzaladı ve Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olmasının yolu açıldı. 1984 yılında 5 milyar dolar olan ABD–Çin ticaret hacmi, 2004 yılında 231 milyar dolara fırladı. Çin, 2006 yılında Meksika’yı geçerek Kanada’nın ardından ABD’nin en büyük ikinci ticari partneri konumuna yükseldi.

 

2005 Çin’in Küresel Güç Olarak Tescillendi

    2005 yılı Eylül ayında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert B. Zoellick, Çin ile stratejik diyalog başlattıklarını açıkladı. Böylece ABD, Çin’i küresel bir güç olarak resmen gördüğünü gösterdi. ABD resmî açıklamalarında bu statüye, “sorumlu paydaşlık” denildi. ABD, “sorumlu paydaş” Çin’den etkisini kullanarak, Sudan, İran ve Kuzey Kore’yi uluslararası sisteme yeniden dâhil olmaya yönlendirmesini istedi. Kuzey Kore, nükleer çabalarının engellenmesi nedeniyle aynı yıl altılı masadan çekildi. Kuzey Kore’nin 2006 Ekim ayında ilk nükleer denemesini gerçekleştirmesinin ardından Çin, Kuzey Kore’yi yeniden masaya oturtma konusunda arabulucu görevi üstlendi.

 

2007 Çin’in Askerî Harcamalarını Artırması

   Çin, 2007 Mart ayında o yılki askerî harcamalarını bir önceki yıla göre %18 artırarak 45 milyar dolara çıkaracağını açıkladı. 2007 yılında Asya turuna çıkan dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Çin’in bu askerî güçlenme hızının ülkenin, iddia ettiği ‘barışçıl büyüme hedefi’ ile uyuşmadığını söyledi. Çin Devleti ise savunma harcamasındaki artışın askerlerinin daha iyi eğitim ve daha yüksek maaş almasını amaçladığı şeklinde savundu kendisini.

 

2008 Çin’in ABD’nin En Büyük Alacaklısı Olması

    Çin, 2008 yılı Eylül ayında Japonya’yı geçerek elinde en fazla ABD hazine bonosu ve tahvili bulunduran ülke konumuna yerleşti. Eylül ayı itibarı ile Çin Devleti’nin ABD hazinesinden alacağı 600 milyar doları geçti.  ABD ve Çin ekonomilerin birbirine bu bağımlılık hali, küresel ekonomiyi tehdit eden bir kriz potansiyeli olarak görüldü.

 

2010 yılı Çin Dünyanın İkinci Büyük Ekonomisi Oldu

   2010 yılının ikinci çeyreğinde, 1.33 trilyon dolarlık değere ulaşan Çin ekonomisi, 1.28 trilyon dolarlık değere sahip Japon ekonomisini geçerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi unvanını kazandı. Çin’in 2024’li yılların ortasında ABD’yi de geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacağı tahmin ediliyor.

2011 yılı ABD’nin ‘Asya’ Açılım Politikası

   2011 Kasım ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Foreign Policy dergisinde yayınlanan makalesiyle ABD’nin dış politikadaki önceliğinin Asya–Pasifik bölgesi haline geldiğini ilan etti. Bu Çin’in hızlı büyümesine karşı bir hamle olarak görüldü.  Aynı ay Asya Pasifik Ekonomik İş birliği Zirvesi’ne katılan Barack Obama, ABD’nin ve 8 Asya Pasifik ülkesinin ticari ortaklık getiren Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) Anlaşması’nı imzaladığını açıkladı.

 

2012 yılı İlkbahar – Ticaret Tansiyonu Büyüyor

  ABD’nin Çin ile ticaretindeki açığı 2010 yılında 273 milyar dolar olduktan sonra 2011 yılında tüm zamanların rekorunu kırarak 295 milyar doları geçti. 2012 Mart ayında ABD, AB ve Japonya, Dünya Ticaret Örgütüne başvurarak Çin’in nadir bulunan bazı metal ihracatı hakkında şikâyet ettiler.

 

2012 yılı Sonbahar-Çin’de Yeni Yönetim

   Çin Komünist Partisi’nin 2010 Kasım ayındaki 18. Kurultayında Komünist yönetim, tarihinin en geniş kapsamlı kadro değişimine gitti. Politbüro’nun, parti yönetiminin, askerî yönetimin %70’i değişti. Xi Jinping, Hu Jintao’nun yerine ülkenin yeni devlet başkanı oldu. Xi Jinping, Çin ve parti yönetimini ‘gençleştirme’ politikasını sonraki yıllarda da sürdürdü.

 

2013 yılı Sunnylands Zirvesi

    Barack Obama ve Xi Xinping’in California’daki Sunnylands Estate’ta sıcak zirvesi, iki ülke arasındaki tansiyonu oldukça düşürdü. Çin ve ABD arasında büyük güçler ilişkisinin yeni bir modelinin başladığı açıklandı. İki lider, 2014 yılı Asya Pasifik Ekonomik İş birliği Zirvesi’nde, ortak bir açıklama ile küresel ısınma konusuna karşı mücadele ve karbon salınımını azaltma için çalışma sözü verdiler.  İki büyük gücünün bu ortak niyeti, 2015 Paris İklim Zirvesi’ne dönük umutları artırdı.

 

2017 yılı Trump’ın Taiwan Devlet Başkanı ile Görüşmesi

    ABD’nin yeni başkanı Trump, başkan seçildikten sonra Taiwan devlet başkanı ile telefonda konuştu. Trump, 1979 yılından beri Tay wana doğrudan temas gerçekleştiren ilk Amerikan başkanı oldu. Bu durum Çin’in büyük tepkisine yol açtı. Ancak Trump, daha sonra Xi Xinping’i telefonla arayarak ABD’nin “Tek Çin Politikası”na sadık kalacağı sözü verdi. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, mart ayında Pekin’i ziyaret etti ve burada Çin–ABD ilişkisini, “Çatışmama olmaması üzerine kurulmuş, karşılıklı saygıya dayanan ve sürekli kazan-kazan arayışında bir ilişki” olarak tanımladı.

 

3 Aralık 2018, ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in ABD üretimi otomobillere uyguladığı yüzde                 40’lık gümrük vergisini “azaltmayı ve kaldırmayı” kabul ettiğini söyledi   . 

Trump, Twitter üzerinden attığı mesajda, “Çin, ABD’den Çin’e giden otomobiller üzerindeki gümrük vergilerini azaltmayı ve kaldırmayı kabul etti. Şu anda bu gümrük vergisi yüzde 40” dedi. Ancak konuyla ilgili daha fazla ayrıntı verilmedi.

Amerika Başkanı Trump ve Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping, hafta sonunda Arjantin’de düzenlenen G20 Zirvesi kapsamında bir araya gelmiş ve ticaret savaşlarına 90 gün boyunca ara verme konusunda uzlaşma sağlamıştı.

Bu uzlaşmanın ardından bugün Asya piyasaları güne yükselişle başlarken, kıymetli metallere de alım geldi.

 

 

90 Gün Müzakere Süresi

   Trump ve Şi’nin beraber yediği akşam yemeğinde, iki ülkenin son bir anlaşma üzerinde uzlaşana kadar ticaret savaşlarında ateşkes ilan ettikleri belirtildi.

Böylece ABD’nin 1 Ocak’tan itibaren 200 milyar dolarlık Çin malı için devreye sokmayı planladığı gümrük vergilerinin yüzde 10’dan yüzde 25’e artırılması uygulaması hayata geçirilmeyecek.Çin’in ise ABD’den tarımsal, endüstriyel ve enerji ürünlerinin alımında artışa gideceği aktarıldı.Çin, yaptığı açıklamada iki ülkenin piyasalarını açmaya karar verdiğini vurguladı. İki ülke arasında ticaret konusunda son bir anlaşmanın yapılması için müzakerelerin 90 gün boyunca süreceği ifade edildi.

 

Başarılı Bir Toplantı

   Bu yılın başında ticaret savaşlarının başlamasının ardından ilk defa iki lider bir araya geldi.

Trump’ın Çin’in ikili ticaret ilişkilerinde ABD’yi dezavantajlı bir duruma soktuğunu söylemesiyle uygulamaya koyduğu gümrük vergileri, ticaret savaşlarının fitilini yakmıştı.

 Beyaz Saray, iki liderin görüşmesini yaptığı açıklama ‘çok başarılı bir toplantı’ olarak tanımladı.

Ancak açıklamada iki ülkenin 90 gün içinde anlaşmaya varamaması durumunda gümrük vergilerinde artışa gideceği vurgulandı.

   Çin Devleti Dışişleri Bakanı Wang Yi ise, görüşmenin ardından Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te düzenlediği basın toplantısında prensipte varılan anlaşmanın iki ülke arasındaki ekonomik çatışmayı azaltacağını ve iki ülkenin de avantajına bir durumun oluşacağını söyledi.

31 Ekim 2019, ABD ve Çin arasında ticaret savaşını bitirecek anlaşmanın imza yeri değişti.

 

Birinci Aşama Hayata Geçecek

Trump, daha önce yaptığı açıklamalarda ‘birinci aşama’ olarak duyurduğu ticaret anlaşmasının fikri mülkiyet ve finansal hizmetler gibi konuları kapsayacağını ve Çin’in 40-50 milyar dolar değerinde Amerikan tarım ürünlerini satın alma vaadinde bulunacağını kaydetti.

  Washington, Ekim ayı başında Çin’den ithal edilen toplam 250 milyar dolarlık ürüne getirilecek gümrük vergisi artışının askıya alındığını duyurdu. Buna göre gümrük vergilerini %25’ten 30’a çıkarmayı öngören ve 15 Ekim’de yürürlüğe girmesi beklenen tarife artışı ertelendi.

ABD’nin Çin ile olan ticaret açığı, 2016’da 347 milyar dolardan 2017’de 375 milyar dolara, geçen yıl da 420 milyar dolara çıktı.

 

  15 Ocak 2020 Anlaşmanın Detayları

    ABD ve Çin, birinci faslı imzaladı! ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşını sona erdirmesi beklenen ticaret anlaşmasının birinci faslı, Çin Devlet Başkan Yardımcısı Liu He ve ABD Başkanı Trump tarafından imzalandı. İki dünya devi arasında yapılan anlaşmanın 30 gün içerisinde yürürlüğe gireceği bildirildi.

  Anlaşmaların birinci faslında yer alan maddelere göre iki ülke şu konularda mutabık kalacak:

Çin, ABD’den aldığı ürün ve servisleri gelecek iki yıl içinde 200 milyar dolara yükseltecek. Çin, ilk yıl 18,5 milyar dolar, ikinci yıl 33,9 milyar dolarlık ABD enerji ürünü satın alacak. Çin, ABD’li üreticilerden ilk yıl 32,8 milyar dolar, ikinci yıl ise 44,8 milyar dolarlık ürün alacak. Çin, ABD’den 2020 yılında 19,5 milyar dolardan az olmamak kaydıyla tarım ürünü satın alacak.

 

16 Kasım 2021

   ABD Başkanı Joe Biden ve Çin lideri Xi Jinping, video konferans yöntemiyle üç saatten uzun süren bir zirve gerçekleştirdi. İki lider, görüşmede tartışmalı konuları masaya yatırdı. ABD Başkanı Biden, Uygur Türkleri ve Çin’de yaşayan diğer azınlıkların insan hakları konularına dikkat çekerken Xi Jinping, Tayvan hassasiyetini dile getirdi. Yetkililer, Tayvan konusunda görüşmeden bir uzlaşı çıkmadığını, ancak tarafların konumlarını net olarak ortaya koyduklarını belirtiyor.

   ABD Başkanı Biden, görüşmede ayrıca Çin’in kendi iç meselesi olarak değerlendirdiği Tibet, Hong Kong ve Uygur Özerk Bölgesi’ndeki durumlara ilişkin de ABD’nin Çinin iç meselesi olarak bakmayacağını kaygı ve eleştirilerini Çin Devleti lideri Xi’ye aktardı.

 

18 Mart 2022 Biden ve Xi Jinping’den Rusya-Ukrayna Savaşı Görüşmesi

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın 23. gününde barışın sağlanması için görüşmeler devam ediyor. ABD Başkanı Biden, Çinli mevkidaşı Xi Jinping ile video konferans görüşmesi yaptı. İki saat süren görüşmede Rusya-Ukrayna krizi ele alındı.

Biden-Xi görüşmesinin, ABD’nin Çin’e sık sık “Rusya’ya Ukrayna konusunda destek ya da silah vermenin bedeli ağır olur” uyarısını yaptığı bir dönemde gelmesi dikkatleri çekti.

 

Çin Yaptırımların Hedefi Olmak İstemiyor

    Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, ülkesinin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ilişkin ABD yaptırımlarından etkilenmek istemediğini bildirdi. ABD, Rusya’yı desteklemenin “sonuçları olabileceğini” belirterek Çin’i uyardı.

   Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasının ardından ilk üst düzey ABD-Çin görüşmesi Roma’da gerçekleşirken iki taraf da görüşmeleri ‘yapıcı’ sözleriyle nitelediler. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, savaşın da dâhil olduğu birçok konuyu altı saat boyunca Çinli mevkidaşı Yang Jiechi ile görüştü. Görüşme sonucu somut bir adım açıklanmazken Çin tarafı, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barış görüşmelerini teşvik etmeye devam edeceklerini bildirdi.

Çin Devleti Dışişleri Bakanı Wang Yi ise ülkesinin Rusya-Ukrayna Savaşı’na ilişkin ABD yaptırımlarından etkilenmek istemediğini bildirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı “Sonuçlar” Konusunda Uyardı

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, düzenlediği günlük basın toplantısında, benzeri iddialara değindi. Sullivan’ın Wang ile Roma’daki görüşmesinde, Ukrayna meselesini geniş bir şekilde ele aldığını belirten Price, bu konuşmanın detaylarına giremeyeceğini aktardı. Price, ABD’nin ve Batının Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’ya yaptırımlarının ortada olduğuna işaret ederek, “Çin, Rusya’ya askerî anlamda ya da yaptırımları delecek şekilde yardım ederse bunun sonuçları olur.” diye konuştu. Çin’in Rusya’ya askerî ve ekonomik yardıma istekli olduğu yönünde ABD’nin NATO müttefiklerine diplomatik yazışma ile bilgi verdiği yönündeki haberler konusunda ise Price, “Bu konunun detaylarına girmeyeceğim, Rusya’nın saldırgan tavrına ilişkin endişelerimizi elbette müttefiklerimizle konuşuyoruz fakat bunun detaylarına burada giremem.” dedi.

 

Çin’den ABD’ye Tayvan Uyarısı!

  Son dakika haberine göre Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, cuma günü ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmesinde Biden’a, Tayvan konusunun çok hassas olduğunu ve doğru ele alınmaması durumunda bunun Çin-ABD arasındaki ilişkilere zarar vereceğini ilettiğini duyurdu.

 

12 Mart 2022 ABD, Türkiye’yi Adres Gösterdi

   Dev şirketler yolda; beş bin ABD şirketi Rusya’dan çıkmaya hazırlanıyor. Rusya’ya uygulanan yaptırımların ardından şirketlerin yönünü Türkiye’ye çevirmesi bekleniyor. Rusya’ya art arda gelen yaptırımların ardından dev şirketler, ülkedeki yatırımları için yeni adres ararken ABD’den Amerikan şirketlerine ‘Türkiye’ye gidin’ çok güvenli ve stratejik geleceği parlak olan bölgedir mesajı geldi.

“Türkiye Vazgeçilmez Bir Müttefiktir!”

Bölgede yaşanan olaylar, Türkiye’nin ürünleri tedarik etme açısından bir avantaj ortaya çıkaracaktır. ABD’nin Ankara Büyükelçisi verdiği röportajda Türkiye’nin vazgeçilemez bir müttefik olduğunu söylerken, bunun yalnızca güvenlikle alakalı olmadığını söylemişti. Türkiye’nin ekonomik anlamda önemli bir partner olduğunu vurgulamıştı. Türkiye’nin olası boykot söz konusu olduğunda ticari anlamda ABD firmalarının ek stratejileri açısından değerlendirilecek ülkelerin başında geldiğini biz, ABD’nin Türkiye büyükelçisinin sözlerinden çıkartmış oluyoruz. 2022’de 2 milyar dolarlık bir yatırımdı. ABD firmaları yüzde 84 daha fazla yatırım yapmaktan bahsediyordu.

 

19 Haziran 2023

   ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Çin Devleti gezisinde son olarak Pekin’de Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından kabul edildi. Blinken’ın programında olmayan görüşme, Amerikalı bakanın Xi’nin dış politika danışmanı Dışişleri Bakanı Wang Yi’yle bir araya gelmesinin ardından yapıldı.

Antony Blinken, yaklaşık yarım saat süren görüşmeden sonra düzenlediği basın toplantısında, ABD ve Çin’in aralarındaki ilişkiyi “sorumlu şekilde yönetmek” zorunda olduğunu söyledi. 

Blinken, Xi ile ortak çıkarlarına ilişkin pek çok konuda aynı çizgide olduklarını; Çin’deki resmi görüşmelerin tamamının yapıcı geçtiğini belirtti. 

İkili ilişkileri güçlendirmek, anlaştıkları ve anlaşamadıkları noktaları netleştirmek için Çin’e gittiğini söyleyen Blinken, “Bunların hepsini yaptık. ABD-Çin ilişkileri istikrara kavuşmalı” dedi.

 

26Temmuz2023 Türkiye-Çin ilişkileri

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye’nin Orta Koridor Girişimi’ni uyumlaştırma çalışmalarına hız verilmesi konusunu dile getirerek, bu maksatla tesis edilen iki devletin Üst Düzeyli Çalışma Grubu’nun ilk toplantısını da gerçekleştirmek istediklerini kaydettiği aktarılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Türkiye-Çin ikili ticaretini daha dengeli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmaya dönük neler yapılabileceği hususu ile yatırımların karşılıklı olarak artırılması konularının da gündeme geldiği görüşmede, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, küresel ve bölgesel meselelerde önemli roller üstlenen iki ülkenin daha yoğun iş birliğine sahip olması yönündeki temennisini dile getirdi.’’ Türkiye’nin Çin’i ve diğer ekonomileri birbirine bağlamayı amaçlayan, dünyanın en büyük ticaret ve altyapı girişimlerinden biri olan Çin’in Bir Kuşak ve Yol Girişimi’ne  verdiği destek de biliniyor. Türkiye’nin Çin’in girişimini desteklemek için çeşitli nedenleri var. İlk olarak Türkiye, stratejik coğrafi konumu ve enerji kaynaklarına yakınlığı nedeniyle önemli bir role sahip. Çin; Türkiye’yi Avrupa’ya Orta Doğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’ya açılan bir kapı olarak görüyor . Bu nedenle Türkiye; kara, hava ve deniz ulaşımı için bir merkezi konumu ve duruşu nedeniyle Çin açısından önemli bir merkez olarak düşünülmektedir

Türkiye ayrıca, Çin’i Türkiye’nin karayolları ve demiryolları ile Avrupa’ya bağlayan ticaret yolu projesi Orta Koridor Girişimi’ni hedefliyor. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları ifade etmiştir; “Orta Koridor, Kuşak ve Yol Girişimi’nin kalbinde yer almaktadır ve Türkiye Orta Koridoru KYG’ ye dâhil etmek için Çinli dostlarımızla birlikte çalışmaya devam edecektir .” Nitekim, Türkiye ile Çin arasında 1 Temmuz 2016’da KYG ile Orta Koridor’ un birleştirilmesine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattını inşa ederek Çin’e ihracat trenlerini göndermeye başlamıştı, Türkiye’nin Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı duyduğu heves, Kuşak ve Yol Girişimi projelerini mali açıdan desteklemek için oluşturulan Çin liderliğindeki uluslararası bir altyapı yatırım bankası olan Asya Altyapı Yatırım Bankası’ndaki aktif statüsünden anlaşılabilir. Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurucu üyesi olan Türkiye, Nisan 2023 itibariyle 18 projesi için bankadan 3.398,6 milyon ABD doları ve 400 milyon Avro kredi kullanmıştır. Bu miktarla Türkiye, Hindistan’ın ardından bankadan en fazla kredi kullanan ikinci ülke konumundadır.

 

         Özet Olarak

Yaşanan olaylardan ve dünyanın geldiği durumdan özetle şunu görebiliriz ki; Amerika, bugüne kadar büyüyerek güçlendiyse tek bir nedeni vardır o da siyaset ile ticaret hiçbir zaman ayrı yaşayamaz diyerek bir politika takip etmesidir. Çin devleti ile Amerikan Devleti kendi menfaati için siyaseti ticaretinin köprüsü yerine getirdi. Amerika zaman zaman Çin Devleti’ni destekleyerek Amerika’nın güçlenerek sürekli büyümesinin alt yapısını sağlamlaştırdı.

   1945’ten 2022 yılına kadar ABD, kendi ülkesinin menfaatlerini her şeyin üstünde görerek, kendine has bir yol çizdi. “Siyasetin dostu ve düşmanı olmaz, ilişkiler devam eder” mantığı ile strateji oluşturarak güçlendi, günümüze geldi. Bu anlayışa en güzel örneği yukarıda anlatmaya çalıştığımız ABD-Çin ilişkilerinde görüyoruz. Dünyada hiçbir devletin ve BM dâhil kimsenin tanımadığı ve Çin Komünist Partisi’nin Çin Hükümeti’ni devlet olarak dünyaya kabul ettirmekte zorlandığı bir zamanda ABD, kendi menfaatleri söz konusu olduğunda Çin Komünist Devleti’ni değişik yöntemler kullanarak önce kendisi tanıdı ve birkaç devletin de tanımasına vesile oldu. Daha sonra da zorla BM’nin Çin Komünist Partisi Devleti’ni tanıyarak listesine almasını sağladı.

  Biz, Türkiye olarak önce devlet menfaatini ön plana koymalıyız, kısa ve uzun vadede de kesinlikle değişik yerli üretime ağırlık vermek zorundayız. Türkiye, turizm öncelikli, maden ve sanayi maden ham maddesi lider pozisyonunda, gıda ve hayvancılık üretimde çok elverişli bir altyapıya sahip bir ülkedir. Mevcut olan bu özelliğimizi çalıştırmamız gerekiyor. Türkiye olarak güçlü olmak istersek yerli üretime öncelik vererek siyaseten yön verici pozisyon alabiliriz.

Türkiye’de gıda ve hayvancılık üretimi konusunda çok güzel bir ortam var. Üretim gücü olarak büyük şehirlerdeki vasıfsız işgücünü, terk edilmiş bölgelere ve Millî Emlak ya da Vakıflar Genel Müdürlüğü arazilerine ve Orman Genel Müdürlüğüne ait olan bölgelere yerleştirip tarım, gıda ve hayvancılık –özellikle et üretimi- konusunda projeler yapmalı ve kısa sürede hayata geçirmeliyiz. Bu konuların detayları proje yazımda bende mevcuttur.

   Türkiye’nin teknoloji ve sanayi üretimine uygun ortamı olan bu bölgeler, merkezî bir pozisyonu olduğu için kısa zaman içerisinde uygun projeler ile yatırımcıları bölgeye çekerek hızlı bir şekilde üretime başlamak gerekiyor.

   Türkiye, turizm konusunda iyi bir organizatör yönetime geçtiğinde dünyada eşdeğeri olmayan bir ülkedir; bu çok önemli konudur.

Türkiye’nin Avrupa Orta-Asya ve Ortadoğu siyasi ve ticareti konusunda, diplomatik barıştırma ve denge garantörlük rolü çok önemli bir konumdadır. Bu özelliği daha iyi geliştirmek şarttır. Türkiye Potansiyel süper güçler pozisyonunda yön verebilmesi için çeşitli yerli üretime öncelik vermek zorundadır. Yerli üretim konusunda elimde önemli üretim projeleri mevcuttur.

     Türkiye, artık eski yöntem diplomatik ve stratejik ezberciliği bırakmalı, çağdaş dünya gelişiminden örnekler almalı, ülke yönteminde yeni yol haritası çizmeli ve ilerlemelidir.

Ben ve arkadaşlarımız Turan Konfederasyonu olarak bu konularda detaylı proje çalışmasında vatanım  Türkiye için dürüstçe çalışırız. Türkiye güçlenerek Potansiyel süper güç olarak yön verici pozisyona geldiğinde Turan dünyası için daha çok yön vererek Ortadoğu ve Uluğ Türkistan bölgesine yardım elini uzatabilecek ve Uygur Türklerinin Türkiye ile Çin Devleti ortasında dengeleyici güç olabilmesi için yol açmış olacak inşallah. 

Hedefimiz daha aydınlık ve daha müreffeh bir Türkiye Devletim içindir!

Allah, milletimizin yâr ve yardımcısı olsun…

                       Erkin SABİT

     (Bilgisayar yüksek mühendisi)

Turan Devletleri stratejik Araştırma Genel Başkanı

Ankara Meclisi Anadolu Birliği  Genel Başkan Yardımcısı

Kızılelma Teşkilatı Genel Sekreteri

Uygur Federasyonu Genel Başkan

Turan Konfederasyonu Genel Başkanı

 

 

 

 

 

 

POPÜLER FOTO GALERİLER

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.

Translate »