Suriye bilmecesi gün geçtikçe daha da çözülemez hale geliyor. Ülke dışı güçler Suriye sahasına ilişkin kendi planlarını hayata geçirmek için satranç misali hamleler yapıyor.
ABD'nin planı zaten yıllar içinde ayan beyan ortaya çıktı. Plan Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin tam ortasında bir sözde Kürdistan adında bir ikinci İsrail kurmaktır.
Astana süreci bölge ülkeleri ve Rusya'nın katılımıyla umut verici bir şekilde başladı ise de, bir yerden sonra sanki akamete uğradı. Bu duruma sebep olan ise bölge ülkelerinin birbirine olan güven eksikliği.
Bu konuda Türkiye'nin planı son günlerde netleşmeye başladı. Aslında önceden de belli idi. Ama hafta başında aldığımız bir haber, Suriye sınırları içinde ÖSO isimli silahlı grubun militanlarını eğitmek için orada bir harp okulu kuruyormuşuz. Yanlış anlamadınız. Türkiye Suriye'de muhalif bir örgüt için harp okulu kuruyor. Teşkil edilecek silahlı grubun adı Suriye Milli Ordusu olacak.
Ancak Suriye'deki tek meşru silahlı güç, 2011'den beri vatan savunması yapan Suriye Arap Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleridir. Onun dışındakiler ülke dışı dediğimiz yakın ya da uzak devletlerin bölge planları için taşeronluk yapan ve Suriye'nin bugünkü parçalanmış yapıya geçişini sağlayan örgütlerdir. Maalesef sırf bu meseledeki yanlış tutumumuz hem Suriye ile, hem de diğer bölge ülkeleriyle bir güven ilişkisi kurmamızı engelliyor. Aslında ABD, Suriye'ne ne yapmak istiyorsa, Türkiye de ne yazık ki ona benzer bir senaryoyu kendi açısından hayata geçirmeye çalışıyor.
Düşünebiliyor musunuz, Suriye Türkiye'nin bir bölgesine çökmüş ve orada Türkiye Milli Ordusu adında bir silahlı kuvvet oluşturup, Sürgündeki Türkiye Hükümeti isimli bir de ucube yapı oluşturuyor. Buna Türk Ulusu olarak bizim cevabımız kesinlikle çok sert ve kanlı olurdu. Belki inanmayacaksınız ama Türkiye'nin Suriye sınırları içinde yapmaya çalıştığı tam da bu.
Bölge ülkelerinin, Batı'lı emperyalist güçlerin kirli planlarına karşı en büyük ihtiyacı çok güçlü ekonomik, siyasi ve askeri bir ittifak kurmak iken, mezhepçi yaklaşımlarla birbirleri aleyhinde bir takım emperyalistvari strateji ve senaryolar üretmeleri affedilmez hatanın da ötesinde, komşuya karşı işlenmiş çok ciddi ve gerçekten ağır cezalar gerektiren bir suç. İşte tek başına bu durum bile Batı'lı emperyalist – sömürgeci devletlerin iştahını kabartan bir olgu.
Türkiye'nin Sürgündeki Suriye Hükümeti adı altında desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), 2011'de başlayan Suriye'yi işgal harekâtının bir parçası idi.
Aslında Türk Hükümeti'nin bu meselede yapması gereken kesinlikle Suriye ile el sıkışıp diğer bölge ülkelerini de yanına alarak ortak bir askeri harekâtla, PKK – YPG gibi terör örgütleri ve ABD'yi bölgeden kazıyıp atmaktır.
ÖSO için de yapılacak tek doğru uygulama belli. Bu örgütü Türk Hükümeti olarak Suriye Arap Cumhuriyeti Ordusuna katılmaya ikna ederek, Suriye Yönetiminin bizimle ilgili güven sıkıntısını ortadan kaldırmaktır.
Türkiye, bölge için çok önemli bir ülke olup, hem coğrafi, hem de stratejik olarak en belirleyici konumdadır. Ya Batı'nın uydusu olarak yola devam edip uğursuz bir rol oynayacağız, ya da tarihin bizden beklediği ve bize yakışan tutumu alarak bölge ülkeleri arasındaki ufak tefek pürüzlerin giderilmesine önderlik edeceğiz. Bunu başarıp Rusya'yı da içine alan sağlam bir ittifak kurmamız halinde, ezilen ve sömürülen ulusların bir numaralı umudu olacağız. İşte Türk Devletine, Milletine ve Ordusuna yakışan budur…
NAZIM DOĞAN