Tiyatro, yalnızca yaşanmış olanı değil, unutturulmak isteneni de sahneye taşır. "Meçhul Paşa" oyunu, resmi tarihin satır aralarında kalmış, adı bilinen ama hikâyesi silinmiş bir figür üzerinden, hafıza ile iktidar arasındaki çatışmayı cesurca sorgular. Bu oyun, seyirciyi bir biyografi izlemeye değil, tarihle hesaplaşmaya davet eder.
"Meçhul" kelimesi, oyunun merkezinde yer alan Paşa karakterinin trajedisini tek başına özetler. Çünkü burada meçhul olan yalnızca bir isim değil; hakikat, vicdan ve adalettir. Paşa, bir dönemin tanığı, aynı zamanda kurbanıdır. İktidarın içinde yer almış ama onunla tam olarak özdeşleşememiş bir karakter olarak sahnede var olur. Bu ikilik, oyunun dramatik gerilimini besleyen ana damar hâline gelir.

Oyun metni, tarihsel olayları bire bir anlatma kaygısı gütmez. Aksine, tarihin nasıl yazıldığına odaklanır. Kahramanlık anlatılarının arkasında bırakılan kırılmalar, susturulan sesler ve görmezden gelinen insanlar, Paşa'nın iç dünyasında yankılanır. Seyirci, sahnede bir devlet adamını değil; korkuları, pişmanlıkları ve çelişkileri olan bir insanı izler.
"Meçhul Paşa", iktidarın geçiciliği ile vicdanın kalıcılığı arasındaki gerilimi ustalıkla kurar. Paşa'nın monologları, sadece geçmişe değil, bugüne de yöneltilmiş sert sorular içerir:
"Bir devlet, kendi vicdanını kaç kez gömebilir?"
Bu sorular, oyunu tarihsel bir anlatı olmaktan çıkarıp evrensel bir yüzleşme metnine dönüştürür.
Sahne dili sade ama simgeseldir. Boşluklar, sessizlikler ve tekrarlar; tarihin tekerrür eden yanını vurgular. Paşa'nın yalnızlığı, yalnızca kişisel bir yazgı değil, güce yaklaşan her insanın yaşayabileceği kaçınılmaz bir sondur. Çünkü oyun bize şunu söyler: İktidar yükseldikçe, insan küçülebilir.
"Meçhul Paşa", seyirciye kesin hükümler sunmaz. Aksine, onu rahatsız eden bir gri alanda bırakır. Ne tam bir suçlama ne de tam bir aklama vardır. Bu bilinçli belirsizlik, oyunun en güçlü politik ve sanatsal tavrıdır. Çünkü tiyatro burada yargı dağıtan değil, hafıza uyandıran bir araçtır.
Sonuç olarak "Meçhul Paşa", geçmişle bugünü aynı sahnede buluşturan, izleyeni tarih kitaplarının konforlu sayfalarından çıkarıp vicdanın karanlık koridorlarına sokan bir oyundur. Hatırlamanın bir sorumluluk, unutmanın ise çoğu zaman bir tercih olduğunu fısıldar.
Ve belki de oyunun en sert cümlesi şudur:
Meçhul olan Paşa değil, biziz.Canım hocam Fatih Koyunoğlu , Erdem Akakçe ve Bülent Çolak bu oyunu can verdiler. İnanılnaz bir perfonmans. Mutlaka izleyin. Yolunuz açık Alkışınız Bol olsun 🙏
Yazan:Ahmet Sami Özbudak
Yöneten :Emrah Eren
Kategori:Tiyatro
Tür :Yetişkin Tiyatrosu
Oyunun adı :Meçhul Paşa
Haber :Arzu Badem