Hastane Adı:   İlahi Tedavi Merkezi

Hastalığın Adı:   Benlik(ego)hastalığında, yaratılmış olmasının gerçeği karşısında, yaratılmışa kul olma

Reçete: Kuran

                                 Benliğimizdeki (ego) Ruhi Hastalıklardan Kurtulma Noktasında İlahi Reçetelerin Uygulanması 

                               YARADILMIŞ OLANIN YARADANI BIRAKIPTA, YARADILMIŞ OLANA KUL OLMA HASTALIĞI

                Makalemize başlamadan önce, yine her zaman ki gibi sözü söyler, fakat gerçek anlamının üzerinden değildi algılamak istediğimiz yönüyle baktığımızdan, önce kul ne demek üzerine sözlük üzerinden bakalım ki anlatmak istediğimiz, anlamak isteyen gönüllere şifa olsun.

Yaratılmış olan her canlı, yaratılış noktasında, kendi benliğinde, bir merkezi vardır, yani yaratılmış olanların en şereflisi diye tanımladığımız, insanın merkezi,

Kâinata sığmayan, fakat şerefli varlığın merkezi dediğimiz, kebesi olan, kalbi dediğimiz aslında bir et parçası olan kalp değildi kalbe istinaden gönül dediğimiz merkezde kimin tahtının olduğudur ki O tahtın sahibi kim ise yaratılmışların en şereflisi dediğimiz insanın teşbihte hata olmaz ise padişahıdır.

      O padişah tahta otururken, padişah olmanın getirisi hasletlerin onda olup olmadığı, O nun padişah olması noktasında hak edip etmediği önemli değilmidir.

İnsan İster Müslüman olsun isterse, neye inanırsa inansın, fıtratı ilahide ölümlüdür. Ölümlü olan dünyada baki olmadığı gerçeğinde bilmekte değil mi?

Biliyorsun ki sonunda ecel denen şerbeti yalan dünyanın, yalanları içerisindeki tek gerçeğin ölüm olduğuna tüm insanlar müttefiktirler. Kimse bu konuda aykırı ne bir söz söyle, nede aykırı bir alternatif sunabilirler.

Kul sözlük anlamı; köle demek, köle ise efendisine tabidir, çünkü kölenin bir sahibi vardır.

Kuran ise Kul’un tarifini söyle yapmakta,

Allah'a tam bir teslimiyetle boyun eğen, emir ve yasaklarına titizlikle uyan, isyandan kaçınan insanı belirtir. Yani İlahi reçeteye uyan.

Bu manada ilahi reçeteye uyan için kul denildiğine göre, insan kimin reçetesine uyarsa onu kendine ilah tayın eder,

Bazen insan kendi heva ve heveslerinin reçetesine tabi olur ki, bu halde onu heva ve heveslerini rab eder hale getirir,

      Heva ve heveslerine uyanlar için bakın Furkân Suresi 43. Ayet Kuran ne diyor.

Heva ve hevesini tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi onun üzerine sen mi vekil olacaksın (da onu Allah'ın azabından koruyacaksın)? 

Vahyin reçetesine, rehberliğine tâbi olmayanlar, kendi arzularına tabi olurlar. Yani zevklerini, arzularını, çıkarlarını, ihtiraslarını, duygularını hayatın merkezine taşıyarak onları kendilerine ilah edinirler. “Eğer senin bu dâvetini kabul etmezlerse, bil ki onlar sadece heva ve heveslerine uymaktadırlar.”

Heva ve heveslerinin izinden gidenlerin içinde bulunduğu ruhsal hastalık ancak Allah’ın reçetesi ile şifa bulur.

Eğer İlahı reçeteye tabı olmaz ise, Yine Kuran diyor ki;

  ''Eğer sana cevap veremezlerse (bu reçeteye kulak tıkarlarsa) bil ki onlar keyiflerine uyuyorlar. Allah’ın yol göstericiliğine uymayıp kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir? Andolsun ki böyle sapıkça konuşan, ne dediklerini bilmeyen toplulukları Rabbin doğru yola iletmez. Çünkü onlar zalimler topluluğudur. Rabbin zalimlere asla hidayet etmez.

Bu heva ve heveslerin oluşturduğu EGO SALTANIN KULLARININ saltanat mücadelesinde ısrar edenlere, Allah şifa vermeyeceğini, onları kurtuluşa erdirmeyeceğini apaçık beyan ediyor, Hanı doktora gideriz de yazdığı reçeteye tabı omdan şifa bekleyen ve uymamakta inat edene doktor sizce ne der, Ben söylemeyeyim, siz zaten benim yerime söylediniz.

     Allah’a inanmak, Onu tanımak ve Onun istediği şekilde yaşamak fıtridir. Eğer insan bu konuda fıtrat bozulması yaşar da yaratılış safiyetinden uzaklaşırsa işte o zaman nefsin arzuları ilahlaşmaya başlar. Tarih boyunca insanların en büyük sıkıntısı Allah’ı gereği gibi tanıyamamak ve Onunla gerektiği gibi iletişime geçememek olmuştur. Böyle olunca da Allah’tan uzaklaşan insanlar Allah’ın yerini dolduracak Tanrı arayışına girmişlerdir. Putçuluğun doğuşundaki ana sebep de budur. Allah’a inanan ve Ona teslim olan asla arzularının kulu olamaz, Allah’tan başka varlıklara kulluk edemez, hele kendisi gibi ihtiyaç sahibi varlıkların önünde asla eğilemez ve bu zilleti kendine yaşatamaz.

Zariyat Suresi 56 ayetine: Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım. Buyurmaktadır.

     Ayetin mealinde önce tanımak, sonra tanığın yaratana kul olmak, tanımadığın bir varlığa nasıl kulluk edeceksin değil mi? İnsan yaratanını tanıdığı zaman, onun yaratmada, öldürmede, gücü ve kudreti karsında, yapacağı tek şey Onun rızasına uygun, Onun ilahlığının karsısında gönül rızasıyla kabul ederek kul olmak,

O aklıselim olan insana yakışmaz mı?

Bütün Mesele reçetenin özü Benlik saltanatında, Tahta olanın Allah olduğudur, Allah’ı bırakıp O tahta sahte ilahları korsan, Araplarda bir kavun turu vardır,

Bu kavunun adına araplar ebucehil kavunu der, bun sebebimde buram buram kavun kokusuna sahip olmasına rağmen hatta bu kavunun kokusunu duyan bir hamile kadın aş ermekten çocuğu düşürü derler kavunun kokusunun güzelliği noktasında. Âmâ sakın o kokunun güzelliğine aldanma bir ısırık aldığın andan sonra yiyeni öldürür. Sebebi ise bu kadar güzel kokmasına rağmen o kavun Çölde yetişen bir zehir meyvelerdendir.

Aynı Gönül Saraylarında kurduğumuz heva ve hevesin getirisi ego tahtına oturanın düşeceği hal üzere,

Allah bizlere ilahı reçetenin ilahı şifaları noktasında bağlı kalarak şifa bulan kullarından eylesin.

Selam ve dua ile Kardeşiniz Adnan Albayrak Şimşek