Türk Vakıflarının Gaspı – Sessiz Onay, Sessiz İhanet
“Vakıflar, bir milletin hafızasıdır. Peki bu hafızayı kim sattı, kim sustu?”
Vakıf, sadece bir mülk değildir.
Vakıf, bir milletin geçmişidir, niyeti ve geleceğe emanetidir. Osmanlı döneminden bu yana Bulgaristan coğrafyasında binlerce Türk vakfı kurulmuştu:
– Cami arsaları,
– Medrese arazileri,
– Köy çeşmeleri, kervansaraylar, tekkeler…
Hepsi bu halkın iyiliği, eğitimi, dini ve kültürel varlığı için vakfedilmişti.
Ama sonra ne oldu?
Gasp Edilen Hafıza
Komünist dönem boyunca bu vakıf mallarının büyük kısmı:
– Devletleştirildi,
– Satıldı, yakıldı, yıkıldı,
– Kimisi üstüne apartman dikildi,
– Kimisi devlet kurumlarına verildi,
– Kimisi de iz bırakılmadan yok edildi.
Ve 1990 sonrası, sözde “demokratikleşme” döneminde bile bu mallar iade edilmedi. Peki kim ses çıkarmadı?
DPS… ve başındaki lider Ahmet Doğan.
Sessizlik Bazen En Büyük Suçtur
Ahmet Doğan, 36 yıl boyunca bu vakıf mallarının iadesi için
tek bir ciddi adım atmadı.
– Ne meclise ciddi bir teklif sundu,
– Ne uluslararası platforma taşıdı,
– Ne miting yaptı, ne halkı bilinçlendirdi.
Sessiz kaldı.
Çünkü o sesin yükselmesini istemiyordu.
O ses yükselirse, halkın hafızası canlanırdı.
Hafıza canlanırsa, geçmişle yüzleşilirdi.
Geçmişle yüzleşilirse, lider maskesi düşerdi.
Türk Halkı Ne Kaybetti?
• Binlerce dönüm tarla ve arazi,
• Osmanlı döneminden kalan eğitim yapıları,
• Camiler, çeşmeler, tekkeler, hanlar,
• Maddi değil sadece manevi hafıza...
Kaybedilen sadece toprak değil;
köksüz bırakılmak istenen bir halkın geleceğiydi.
Peki Neden Bu Sessizlik?
• Çünkü vakıf mallarını iade etmek, Bulgar sistemine rahatsızlık verirdi.
• Çünkü geçmişi hatırlatmak, “Türk’ün burada geçmişi yok” diyenlerin yalanını bozar.
• Çünkü Ahmet Doğan’ın görevi, halkın geçmişini değil, suskunluğunu korumaktı.
Gerçek temsilciler, bu meselede halkı ayağa kaldırırdı.
Ama o, halkı uyuttu.
Vakıf demek medeniyet demektir.
Vakıf, toprağın altındaki sesin bugüne ulaşmasıdır.
Bu mallar gasp edilirken susan, bu halka değil, o gaspçılara hizmet etmiştir.
Ve Ahmet Doğan bu konuda,
en uzun süre ve en derin şekilde susan kişidir.
Unutma:
Sessizlik, bazen ihanetten beterdir.
Çünkü ihaneti yapan bellidir;
Ama susan, ihaneti mümkün kılar!