Bir işe başlamadan önce ne deriz? “Niyet ettim…”
İster abdest al, ister yola çık, ister ameliyat yap. Hepsinin başında niyet vardır. Niyet olmadan yapılan iş eksik kalır, ya da hiç başlamaz. Dinimizde bile “Ameller niyetlere göredir” denmiş. Yani mesele sadece harekete geçmek değil, hangi niyetle harekete geçtiğin.
Şimdi soruyorum:
Biz, bu ülke olarak gerçekten orman yangınlarıyla mücadele etmeye niyetli miyiz?
Gerçekten terörle mücadele etmeye niyetli miyiz?
Sığınmacı sorununu çözmeye, eğitim sistemini düzeltmeye, şehirlerimizi depreme hazırlamaya niyetli miyiz?
Bakın bu sorulara “evet” cevabını gönül rahatlığıyla veremiyorsak mesele zaten orada bitmiştir. Çünkü niyetin olmadığı yerde planlama olmaz. Projelendirme, bütçe ayırma, uzman istihdamı, yerli teknoloji üretimi gibi konular hayal olur. Hep dua ederiz, Allah yardım etsin deriz. Güzel, desin elbet. Ama Allah da niyet edene yardım eder, yatana değil. Duanın arkasını planla, projeyle, imalatla doldurmazsan bu iş yürümez.
Mesela orman yangınlarını konuşalım:
Her yaz alevlere teslim oluyoruz. Aynı sahneler, aynı acılar, aynı çaresizlik. Uçak yok, helikopter yok, koordinasyon yok. Ama “Allah korusun” diyen çok. İyi de Allah akıl da vermiş, imkan da vermiş. Sadece niyet eksik. Eğer gerçekten bu ülkenin ormanlarını korumaya niyetli olsaydık, o hava filosu çoktan kurulmuş olurdu.
Terörle mücadelede de tablo farklı değil. Niyetimiz gerçekten milletin güvenliği olsaydı, terörle mücadele eden birimlerin içine fitne sokulmaz, kahramanlar itibarsızlaştırılmaz, dağın finansörüyle kol kola poz verilmezdi.
O yüzden mesele araç-gereç değil, mesele niyet.
Bugün niyetimiz neyse, yarın alacağımız sonuç da odur.
Ve şunu unutmayalım: Devlet, niyeti olmayanların elinde çürür. Millet, niyeti olmayanların peşinden sürünür.
Vakit; bahane üretme değil, niyet gösterme vaktidir.
Ve niyet, lafla değil icraatla belli olur.