“MEZARIN BAŞINDA DEĞİL, DAVANIN YANINDA DURUN!”
Nuri Turgut Adalı’nın ardından Bir Hatırlatma, Bir Hesaplaşma
Bugün yine herkes orada…
Mezarın başında çiçekler, pozlar, kameralar, sahte gözyaşları…
Dillerde güzel cümleler, yüzlerde mahcup tebessümler…
Ama gerçeği bilen kalpler sessizce sızlıyor.
Çünkü biz biliyoruz ki:
Nuri Turgut Adalı’yı anmak, sadece mezarına gitmek değildir.
Adalı, bir mermerin altında değil, bir milletin içinde yaşıyorsa;
O zaman herkes kendi vicdanıyla yüzleşmelidir!
Adalı’nın Yalnızlığı, Bizim Ayıbımızdır!
O bir fikir adamıydı.
Bir direnişti, bir izdi, bir öğretmendi.
Ama ömrünün son demlerinde sahipsiz kaldı.
Bursa’ya geldiğinde BAL-GÖÇ sahip çıkmadı.
Yanında olması gerekenler kulaklarını tıkadı, gözlerini kaçırdı.
O günlerde Şaban bey çıktı ortaya.
Onu gerçekten anlayanlar, kıymet bilenler.
Hatta Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilmesi de
Adalı’ya sahip çıktığı için tercih edildi BULTÜRK Derneği tarafından.
Salı Şaban
Gitti, aldı Adalı’yı, Balgoç derneğinde çalıştırılıyor Mestanlı’ya geri getirdi.
Mestanlı Belediyesi o dönem ona daire verdi maaş bağladı,
Yemek verdi, fikrine danıştı, kıymet bildi.
O çınarı yeniden toprağına kavuşturdu.
Ama sonra ne oldu?
Belediye el değiştirdi… HÖH göreve geldi.
Sözde Türk Partisi…
Ama ilk işleri neydi biliyor musunuz?
İlk işleri:
Nuri Adalı’nın maaşını kesmek,
Verilen yemeği durdurmak,
Ve daha da alçaltıcısı:
"Oturduğun belediye dairesini boşalt!" demek.
Yani bu sözde “Türk partisi”,
Adalı gibi bir çınarı sokakta bırakmaktan çekinmedi!
Ve bugün…
Aynı yüzler, aynı eller, mezar başında tiyatro oynuyor.
Fotoğraflar, sözde anmalar, sahte vefalar…
Utanmazsınız!
Adalı'nın kaldığı evi elinden alanlar,
Bugün mezarı başında timsah gözyaşı döküyor!
Ama biz unutmadık.
Ve Mestanlı halkı da unutmadı.
Gençlere Açık Mektup: Sakın Aldanmayın!
Ey genç kardeşim,
Bugün mezar başında gördüğün kalabalık,
O mermeri öpen eller, o duygusal cümleler…
Hepsi gerçeğin üzerini örtmek içindir!
Gerçek nedir biliyor musun?
Gerçek, bir adamın hayatı boyunca yalnız bırakılıp,
öldükten sonra hatırasından siyasi prim yapılmasıdır.
Ve bu rezilliğe “anma” diyemezsin!
Nuri Turgut Adalı derdi ki:
> “Benim mezarımı kalabalıklar kaldırmasın,
Dört inanmış adam yeter bana…”
Bugün o dört adam var mı?
Varsa, onlardır gerçek sahipleri bu davanın.
Gerisi, fotoğraf makinesine poz veren figüranlardan ibarettir!
Bir Çığlık: Vicdanınızla Yüzleşin!
Bırakın artık tiyatroyu!
Gül koymakla dava sahiplenilmez.
Çiçekle, dua ile değil; durduğun yerle gösterirsin kimliğini.
Hayattayken görmezden geldiğin bir adamı,
ölümünden sonra anıyor gibi yapmak, ikiyüzlülüğün dik alâsıdır!
Adalı yalnız değildi.
Ama siz yalnızlaştınız.
Vicdanınızdan, tarihten, hakikatten koptunuz.
Biz buradayız.
Adalı'nın davasını unutmadık.
Unutturmanıza da izin vermeyeceğiz.
Gök Biliyor, Toprak Anladı!
Adalı’nın mezarı başında susuyoruz belki…
Ama kalbimizde fırtına var!
Çünkü biz onu gerçekten sevdik,
O bizim babamız, büyüğümüz, yol göstericimizdi.
Onu yalnız bırakanlar utansın!
Mezara gelip tiyatro oynayanlar utansın!
Biz biliyoruz:
“UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ!”
“SAHİPSİZLİĞİN DESTANINI YAZAN ADAMI, SAHİPSİZ BIRAKMAYACAĞIZ!”
Mekânın cennet olsun, ruhun şad olsun.