Bulgaristan’da adına “Türk partisi” denilen bir yapı var: HÖH – Hak ve Özgürlükler Hareketi.
Ama bu partinin ne bir “hak”la ilgisi kaldı…
Ne de bir “özgürlük” umudu taşıyor.

36 yıldır var ama Türkler yok!
36 yıldır mecliste ama tek bir Türk lehine genelge sunmamış!
36 yıldır oy alıyor ama tek bir gerçek temsiliyet sağlamamış!

HÖH, en başından beri halk hareketi değildi.
Komünist sistemin istihbarat artıkları tarafından kurgulandı.
Ve kısa sürede anlaşıldı: Bu parti, Türkleri temsil etmek için değil, kontrol altında tutmak için kuruldu!

Bugün başında bir Türk yok.
Başında, Bulgaristan’ın karanlık figürü: Delyan Peevski var. Partiyi kuran irade partiyi bir Bulgara verdi.

Yolsuzlukla anılan, ABD ve İngiltere tarafından yaptırım listesine alınmış, medya tekeliyle zihin yöneten bir figür.
Ve daha da acı olanı:
"Türk partisi"nin lideri, mecliste bile koruma ordusuyla dolaşıyor.

Orduyla Değil, Halkla Yürüyen Liderdir

Evet, orduyla dolaşmak devlet başkanlarına yakışır.
Ama bir partinin lideri için bu, siyasetin değil korkunun sembolüdür.
Korkak birinin “Türk partisi”ne başkanlık yapması kabul edilemez.
Çünkü Türk milleti korkaklardan lider çıkarmaz. Bakmayın bugün onun yanında Türk isimleri ile gezen uşaklara.

Delyan Peevski, kendi korkusunu halka dayatarak, bu korkuyu yönetim biçimi zannediyor.
Ama unuttuğu bir şey var:
Halktan korkan, halkı temsil edemez.
Ve milletin sabrı taşarsa, sadece liderler değil, bütün düzen yıkılır.

HÖH’ün Gerçek Yüzü: Suskunluk ve İnkâr

36 yılda ne yaptı bu sözde Türk partisi?

Bir tane bile Türklerin hakları için genelge sunmadı.

Sunulan tekliflere karşı oy verdi.

Türk kimliğinin eğitimde, kültürde, siyasette yaşaması için tek bir ciddi adım atmadı.

Asimilasyonu izledi, sustu, hatta perde arkasında destekledi!

Bugün Bulgaristan’da Türkçe konuşan çocuk sayısı azalıyor,
Türk kimliği siliniyor,
ama HÖH ve yandaşları koltuklarını koruma derdinde.

Siz hâlâ bu yapıya “Türk partisi” mi diyorsunuz?

O hâlde bilin:
Bu ihanete “Türk” demek, Türk’e ihanettir.
Yarın bunun hesabını ne tarihe verirsiniz, ne de çocuklarınıza.

Belediyelere Çağrımızdır

Bugün bazı Türk kökenli belediye başkanlarının Peevski’nin etrafında saf tutmaya çalıştığını görüyoruz.
Ey başkanlar!
Kimin yanında duruyorsunuz?

Yarın bu sistem çöktüğünde, halk size şu soruyu soracak:
“Sen kiminle yürüdün?”
O gün geldiğinde susamazsınız.
O gün geldiğinde o fotoğraf önünüze konacak ve hesap başlayacak.

Eylül’den Sonra Sessizlik Dağılacak

Sokakta bir hareketlilik bekleniyor.
Ama bu defa Türk halkı evinde kalacak.
Çünkü artık herkes görüyor:
Bu yürüyüşler halk için değil, rant için.

Bu kez yürüyenler değil, susanlar sorgulanacak.
Bu kez kalabalık değil, vicdan konuşacak.

Ve bilin:
Bu sessizliğin ardında büyük bir halk şamarı birikiyor.
Seçimde geldiğinde, o şamar sadece bir partiyi değil, bütün bir düzeni sarsacak!

Satılık Değil Bu Millet

Bugün Peevski ve çevresi, seçimleri parayla yönettiklerini sanıyor olabilir.
Ama Türk milleti öyle bir duruş gösterecek ki:
Parayla oy satın aldığını düşünenler hayretler içinde kalacak.

Çünkü Türk milleti satılık değildir!
Onuru, tarihi ve vicdanı olan bir millettir.
Ve ilk fırsatta, bu kirli oyunu tarihin çöplüğüne gömecektir.

Kim Korkuyorsa, O Suçludur

Korkunun arkasına saklananlar,
Koruma ordularıyla gezenler,
Halkı temsil etmeyenler bilsinler ki:

> Korkunun siyaseti çöker.

Kuklaların ipleri bir gün kopar.
Ve milletin hafızası hiçbir ihaneti unutmaz.

Türk milleti sizi unutmaz, affetmez.
Ve zamanı geldiğinde adınızı,
Ya şerefle,
Ya da utançla anacaktır.

Tercih sizin!