11 Ağustos 2025’te ABD Büyükelçisi, Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etti ve başpapaza “Ekümenik” diye hitap etti. Bu ziyaret, sıradan bir diplomatik nezaket turu değildir; bu, Lozan’a meydan okumadır, Türkiye’nin egemenliğine aleni saygısızlıktır.
Lozan Antlaşması’nın 38-45. maddeleri ve 1923’te imzalanan Türk-Rum Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi, bu makamın yalnızca İstanbul ve Gökçeada’daki Rum Ortodoks cemaatinin dinî ihtiyaçlarıyla sınırlı olduğunu açıkça yazar. Türkiye, laik bir hukuk devletidir; Vatikan benzeri bir “ekümenik” din devleti statüsü yoktur, olamaz.
ABD Büyükelçisi ise göreve geldiği günden beri diplomatik sınırlarını zorlayan, hatta aşan çıkışlar yapıyor. Osmanlı Millet Sistemi’ni hatırlatarak çok milletli bir yapıyı ima etmesi, İsrail’in bölgede ulus-devlet istemediğini söyleyerek üstü kapalı tehditler savurması ve şimdi de Patrikhane ziyareti… Hepsi aynı zincirin halkalarıdır.
Bu tavırlar tesadüf değildir. Türkiye’ye “siz bizim denetimimizde olmalısınız” mesajı verilmek isteniyor. Buna karşı susmak, gelecekte daha büyük müdahalelere kapı aralamaktır.
Buradan açıkça soruyorum: Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız bir devlet değil midir? Lozan hâlâ yürürlükte değil midir? O zaman bu ülkenin hukuki ve siyasi gerçeklerini yok sayan bir elçi, burada ne arıyor?
Dışişleri Bakanlığı, bu büyükelçi hakkında derhal işlem yapmalı, “istenmeyen kişi” ilan ederek sınır dışı etmelidir. Çünkü mesele sadece bir kelime (“Ekümenik”) değil, Türk milletinin egemenlik hakkına karşı yapılan açık bir saldırıdır.
Bu ülke ne manda ne sömürgedir. Burada geçerli olan tek irade, Türk milletinin iradesidir.