10358,46%0,26
40,15% 0,22
47,03% 0,08
4336,36% 1,24
6897,23% 0,94
Uluslararası Af Örgütü, bugün yayımladığı araştırmasıyla, Mart 2025’teki kitlesel protestolar sırasında kolluk görevlilerince işlenen ve bazıları işkence kapsamında değerlendirilebilecek insan hakları ihlallerini belgeledi. Araştırma için protestocular ve avukatlarla görüşülüp, mahkeme kararları incelenirken; Kanıt İnceleme Laboratuvarı sekiz şehirde polisin hukuka aykırı güç kullanımını gösteren videoları analiz etti. Raporda, yaşananların, insanların ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik açık bir saldırı olduğu vurgulanarak, Türkiye yetkililerine ihlallerin soruşturulması, faillerin adalet önüne çıkarılması ve ihlallere maruz bırakılanların zararlarının tazmin edilmesi çağrısında bulunuldu.
“Nefes Alamıyorum”: Mart ayında düzenlenen protestolar sırasındaki işkence ve diğer türde kötü muamele iddiaları başlıklı araştırma, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu ile diğer 91 kişinin 19 Mart 2025’te gözaltına alınmasının ardından ülke genelinde düzenlenen büyük ölçüde barışçıl protestolar sırasında ve sonrasındaki polis şiddetini belgeliyor.
Araştırmanın, kolluk görevlilerinin barışçıl protestoculara karşı sıklıkla hukuka aykırı güç kullandığını gösteren kaygı verici kanıtları ortaya koyduğunu vurgulayan Uluslararası Af Örgütü Avrupa Araştırmalar Direktör Yardımcısı Esther Major, “Yetkililer, yalnızca haklarını kullanan insanlara karşı göz yaşartıcı gaz, biber gazı, kinetik etkili mermiler ve tazyikli su kullandı. Belgelenen ihlaller zalimane, insanlık dışı veya alçaltıcı muamele teşkil etmektedir ve bazı durumlarda işkence kapsamına girebilir. Bu hukuksuz şiddet eylemleri hızla soruşturulmalı ve failler adil yargılanmak üzere adalet önüne çıkarılmalıdır” diye konuştu.
“Bulgularımızın gösterdiği üzere, martta düzenlenen ve büyük oranda barışçıl olan bu protestolar sırasında Türkiye’de yaşananlar, insanların ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarına yönelik açık bir saldırıydı” diyen Major, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Gereksiz güç kullanımı vakaları münferit değildi; daha ziyade, bu vakalar görünüşe göre kolluk görevlilerinin barışçıl şekilde protesto eden, duran veya dağılmaya çalışan insanları sistematik olarak hedef aldığı bir uygulamayı ortaya koymakta. Bu ihlaller, barışçıl muhalefetin ifade edilmesine yönelik geniş çaplı ve süregelen baskıların son halkasıdır. Türkiye yetkililerini ihlallerin soruşturulmasını, faillerin adalet önüne çıkarılmasını ve ihlallere maruz bırakılan kişilerin zararlarının tazmin edilmesini sağlamaya çağırıyoruz.”
Polis şiddeti, tanıklıklar ve videolarla belgelendi
Uluslararası Af Örgütü, 17 protestocunun yanı sıra çok sayıda avukatla görüştü. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü Kanıt İnceleme Laboratuvarı, protestocuların dağıldıkları sırada, direnmediklerinde ve halihazırda hareket kabiliyetleri kısıtlandığında bile kolluk görevlileri tarafından nasıl darp edildiklerini, tekmelendiklerini ve yerde sürüklendiklerini belgeleyen onlarca videoyu doğruladı. Uluslararası Af Örgütü araştırmacıları, görüşülen kişilerin tanıklıklarını doğrulayan mahkeme belgelerini, adli muayene raporlarını ve protestocuların kötü muamele iddiaları ile yaralanmalarının ayrıntılarını kayıt altına alan suç duyurularını inceledi.
Protestocular polis tarafından, uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına aykırı olarak, çoğunlukla yakın mesafeden doğrudan kafaları ve üst gövdeleri hedef alınarak tazyikli suya, göz yaşartıcı gaza ve kinetik etkili mermilere maruz bırakıldı. Polis memurları pek çok durumda yanma, ızdırap ve kızarıklığa neden olacak şekilde bir metreden kısa bir mesafeden doğrudan insanların yüzüne biber gazı sıktı.
Polisin toplananları dağıtmadan önceki uyarıları, protestoların katılımcılarına alandan güvenli ve gönüllü bir şekilde ayrılmaları için yeterli zaman tanımayarak hem iç hukukun hem de uluslararası standartların gereklerini karşılamakta devamlı yetersiz kaldı. Görüşülen kişilerin neredeyse tamamı, Uluslararası Af Örgütü’ne, polisin hoparlörlerden dağılma uyarısı yaptığını duymadığını veya uyarıdan hemen sonra müdahalede bulunulduğunu söyledi.
İnsanlar, “Nefes alamıyorum” diye bağırıyordu
Bir kişi, Uluslararası Af Örgütü’ne, 23 Mart’ta İstanbul’daki bir protestoda polisin kalabalığa dağılmaları için bir kez anons yaptığını ancak anonstan hemen sonra, insanların alandan ayrılmasına zaman tanımadan biber gazı ve kinetik etkili mermiler sıkmaya başladığını anlattı. Kaçmaya çalışan birçok kişinin domino taşı gibi birbirlerinin üzerine düştüğünü, polisin yerdeki insanlara biber gazı sıkmaya ve fiziksel şiddet uygulamaya devam ettiğini ifade etti. Bu kişi, Uluslararası Af Örgütü’ne, “Arkama bakıyorum, her yanımda insanlar var, insanlar ‘nefes alamıyorum’ diye bağırıyordu. 20-30 kişi yerde, herkes üst üsteydi. İnsan piramidi gibi” şeklinde konuştu.
23 Mart’ta, İstanbul’daki Saraçhane Meydanı’nda bir erkek, kinetik etkili bir mermiyle gözünden vuruldu. Bunun sonucunda retinal dokuyu onarmak amacıyla yapılan vitrektomi ameliyatı olmak zorunda kaldı ve görme yetisinin bir daha tamamen düzelemeyebileceği söylendi. Ankara’da bir başka protestocunun ayağı TOMA tarafından ezildi.
22 Mart’ta İstanbul’da bir protestoya katılan 27 yaşındaki bir öğrenci, avukatı aracılığıyla Uluslararası Af Örgütü ile şunları paylaştı: “Geçerken tekme atıyorlardı. Ayağıma çok basamıyordum, çok tekme yedim. Sürekli düşüyordum. Dizlerim yerdeyken sürüklüyorlardı. Öleceğimi düşündüm.”
23 Mart’ta İstanbul’da bir protestoya katılan bir diğer erkek de, “6-7 çevik kuvvet polisi tekmeliyor ve yumrukluyordu, yüzüme ve kafama vuruyorlardı. Biri, göğsüme uçan tekme attı. Darp yüzünden dişlerimden bazılarının yerinden oynadığını hissettim. Döverken bir yandan da ‘Ananı bacını..., … çocuğu’ diye bağırıyorlardı” dedi.
Cinsel şiddet de dahil şiddet tehditlerinde bulunulduğu başkaları tarafından da bildirildi. Öğrenci Eren Üner, polis memurlarının protestoculara yönelik kötü muameleleriyle övünen sosyal medya gönderilerini kendi hesaplarından paylaşmasının ardından, 24 Mart akşamı İstanbul’da evinden gözaltına alındı ve polis tarafından fiziksel şiddete maruz bırakıldı. Üner, gözaltında polis memurlarının kendisine, “Seni çevik kuvvet polisi otobüsünün arka kapısından sokarız, ön kapısından cesedin çıkar” dediğini ifade etti ve “Amirleri benim ardıma cop s… söyledi ve diğer polislerden cop istedi fakat bu gerçekleşmedi” dedi.
Arka Plan
Uluslararası hukuk uyarınca devletler, başkalarıyla bir araya gelmek isteyenlerin barışçıl toplanma özgürlüğü hakkına saygı göstermek ve bu hakkı güvence altına almak konusunda yasal yükümlülüğe sahiptir. Barışçıl toplanma hakkına yönelik tüm kısıtlamalar yasada düzenlenmeli, meşru bir amaca hizmet etmeli ve bu amaç doğrultusunda gerekli ve orantılı olmalıdır. Protestolara yönelik genel yasaklar varsayımsal olarak orantısızdır. Toplanmalara getirilen kısıtlamalar, yetkililer tarafından katılımcıların davranışları veya belli bir toplanma hakkında yapılan vaka bazlı bir değerlendirmeye dayanmalıdır. Kolluk görevlilerinin her türlü güç kullanımı mutlaka gerekli ve orantılı olmalıdır; dahası, yalnızca gerekli olan asgari güç kullanılabilir. Hukuka aykırı güç kullananlardan hesap sorulmalıdır.
Ekrem İmamoğlu 23 Mart’ta, 15 milyondan fazla kişinin katıldığı sembolik bir önseçim sonucunun ardından partisinin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisini CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak belirlediği gün tutuklandı. İmamoğlu, suçlamalarla karşı karşıya olan Şişli ve Beylikdüzü ilçe belediye başkanlarıyla birlikte görevinden uzaklaştırıldı. Haziran ayı başına kadar gerçekleşen diğer dört gözaltı dalgasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin onlarca seçilmiş temsilcisinin yanı sıra çalışanları da gözaltına alındı.
Uluslararası Af Örgütü’nün “Protesto Hakkını Koru” kampanyasıyla ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Türkiye: Unlawful use of force by police against protesters in March “may amount to torture”
Turkish authorities must carry out prompt, independent, impartial and effective investigations into alleged human rights violations committed by law enforcement officials throughout mass protests in March 2025, some of which may amount to torture, said Amnesty International in new research findings.
“I cannot breathe”: Allegations of torture and other ill-treatment during protests in March documents police violence during and in the aftermath of largely peaceful nationwide protests that erupted following the detention of Ekrem İmamoğlu, Mayor of Istanbul and Presidential candidate of the opposition Peoples’ Republican Party (CHP), and 91 others on 19 March 2025.
“Our findings reveal damning evidence of unlawful force frequently used by law enforcement officers against peaceful protesters in cities across Türkiye. The authorities used tear gas, pepper spray, kinetic impact projectiles and water cannons against people who were simply exercising their rights,” said Esther Major, Amnesty International's Deputy Director for Research in Europe.
“The violations documented constitute cruel, inhuman, or degrading treatment and, in some cases, may amount to torture. These unlawful acts of violence must be investigated promptly and the perpetrators brought to justice in fair trials.”
Peaceful protesters suffered numerous injuries and even hospitalizations. According to the authorities, law enforcement officials detained at least 1,879 people, with more than 300 people remanded in pre-trial detention by the end of March. At least eight journalists and four lawyers were indicted under the Law on Meetings and Demonstrations which criminalises participation in unauthorised gatherings. Dozens of prosecutions, in which hundreds are being hauled before the courts, began in April with further hearings pending in the months ahead.
“They dragged me while I was on my knees. I thought I would die’’
Amnesty International interviewed 17 protesters as well as several lawyers and our Evidence Lab verified dozens of videos documenting how protesters were beaten, kicked and dragged on the ground by law enforcement officials even when they were dispersing, not resisting or were already restrained. The organisation’s researchers also obtained and reviewed court documents, medical consultation reports and criminal complaints by protesters in which details of the allegations of ill-treatment and injuries were recorded, corroborating the accounts of the interviewed individuals.
Protesters were subjected to water cannon, tear gas, kinetic impact projectiles by police, often at very close range directly targeting the head and upper body, in violation of international human rights law and standards. Officers used pepper spray directed at people’s faces often from a range of less than one metre causing burning, pain, and inflammation.
Warnings by police prior to dispersal consistently fell short of standards required by both domestic and international law, with insufficient time and space for participants to safely and voluntarily leave the protests. Almost all the people interviewed told Amnesty International that they had not heard police loudspeaker dispersal announcements or that force was deployed immediately following the warning.
One person told Amnesty International how, at a demonstration in Istanbul on 23 March, no time was allowed following a police order to disperse before the immediate use of pepper spray and kinetic impact projectiles. He described how many people trying to flee fell on top of each other like dominoes, and that police continued to use pepper spray and beat people when they were on the ground.
He told Amnesty International: “Everyone around me was screaming ‘I cannot breathe.’...Everyone was on top of each other like a human pyramid of around 30 people.”
On 23 March, one man in Istanbul’s Saraçhane Square was hit in the eye by a kinetic impact projectile. As a result, he underwent vitrectomy surgery, a procedure to remove the vitreous humour the eye, and has since been told that he might never fully recover his vision in that eye. Another protester in Ankara had his foot crushed by a water cannon vehicle.
A 27-year-old student who had joined a protest in Istanbul on 22 March told Amnesty International through her lawyer: “I was kicked so much that I couldn’t walk properly. I kept falling down. They dragged me while I was on my knees. I thought I would die.”
Another man who was at a demonstration in Istanbul on 23 March told Amnesty International: “Around six or seven riot police were kicking and punching me including in my face and head. One of them gave me a flying kick to my chest. Some of my teeth became loose due to the beating. As they were beating me, they were shouting insults like ‘I will f**k your mother, your sister’, son of a whore.”
Threats of violence including sexual violence were reported by others too. Student Eren Üner was detained at his home and beaten by police in Istanbul on 24 March, after sharing social media posts by police officers boasting about their ill treatment of protesters. Üner described how police officers who detained him told him: “We'll put you in through the back door of the riot police bus, and your corpse will come out the front door.” He also told Amnesty International: “The senior officers said they would insert a baton into me and asked for a baton from the other police officers. But this did not happen.”
“It is clear from our findings that what happened in Türkiye during these largely peaceful protests in March was a blatant assault on people’s rights to freedom of expression and peaceful assembly,” said Esther Major.
“Instances of unnecessary use of force were not isolated but appear to reflect a pattern of law enforcement officials systematically targeting people who were peacefully protesting, standing by or trying to disperse. These violations are the latest in an egregious and ongoing crackdown on expressions of peaceful dissent. We call on the authorities in Türkiye to ensure they are investigated and perpetrators brought to justice, with victims receiving redress for the harm they were subjected to.”
Background
Under international law, states have a legal obligation to respect and ensure the right to freedom of peaceful assembly for those who wish to gather together with others. Any restrictions on the right of peaceful assembly must be prescribed by law, pursue a legitimate aim, and be necessary and proportionate to that aim. Blanket bans on protests are presumptively disproportionate, and restrictions imposed on assemblies must instead be based on an individualized assessment by the authorities of the conduct of particular participants or of a particular assembly. Any use of force by law enforcement officials must be strictly necessary and proportionate and only the minimum force necessary may be used. Those who use unlawful force must be held accountable.
Ekrem İmamoğlu was remanded in pre-trial detention on 23 March, the same day he was nominated by his party as the main opposition candidate for the next presidential election following a symbolic primary in which over 15 million people participated. He was removed from his post alongside district mayors of Şişli and Beylikdüzü, who also face charges. By early June, four further waves of detentions had taken place with scores of elected representatives, employees of Istanbul Metropolitan Municipality as well as people from the district municipalities taken into custody.
For more information contact esra.acikgoz@amnesty.org.tr
Read more about Amnesty International’s ‘Protect the Protest’ campaign here