9863,27%1,88
34,75% 0,10
36,55% 0,19
2949,42% 0,21
4823,13% 0,42
ABD'de tüm dünyanın merakla beklediği bir sonraki başkanlık seçimleri nihayet gerçekleşti. Beyaz Saray'ın sahibi çoktan değişti. Amerika Birleşik Devletleri ve tüm dünya yeni bir askeri-politik aşamaya girmiştir. Sürekli siyasi ve askeri gerginlik yaratmayı amaçlayan bir dış politika rotasını tercih eden Biden yönetiminin tarihin arşivlerine gönderilme ihtimalinin yüksek olmasıyla birlikte, tüm dünyada durum değişikliği gözlemlenebiliyor. Ve bu bakımdan Biden yönetiminin uluslararası çatışmaları icat etme hedeflerinden zaten ciddi anlamda bıkmış olan dünya ülkeleri, artık Beyaz Saray'ın yeni sahibinin yeni siyasi rotasını sabırsızlıkla bekliyor.
ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın dünya liderlerinden zafer tebriklerini kabul etmeye başladığını da belirtmek gerekiyor. Dünya liderlerinin çoğu, tebrik mesajlarında ABD Başkanı Donald Trump'tan beklentileri olduğuna dair diplomatik imalar yapmaya çalışıyor. Yani tüm dünya, Beyaz Saray'ın yeni sahibinin seçim arifesinde verdiği sayısız sözün hayata geçirilmesini bekliyor. Bu açıdan da yeni başkan Donald Trump'ın verdiği sözleri ne ölçüde tutacağı büyük önem taşıyor.
Gerçek şu ki, Başkan Donald Trump'ın verdiği sözleri tutması durumunda bazı ülkeler ve etkili uluslararası kuruluşlar açısından bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Böylece Beyaz Saray'ın yeni sahibi, Avrupa Birliği'nin çıkarlarını, hatta gelecekteki kaderini tehdit eden vaatlerde bulundu. Böylece ABD'nin Avrupa Birliği ülkelerinin güvenlik sorunlarını üstlenmek zorunda olmadığını özellikle vurguladı. Bu da Avrupa Birliği ülkeleri arasında ciddi endişelere neden oldu.
Bu nedenle Donald Trump, Avrupa Birliği ülkelerine güvenlik sorunlarının çözümü için devlet bütçesinden yeterli kaynak ayırmalarını tavsiye etti. Beyaz Saray'ın yeni sahibi, Avrupa Birliği'nin varlığının korunması konusundaki kayıtsızlığını gizlemedi. Yani ABD, Trump yönetimi döneminde Avrupa Birliği ülkeleri için “insani kaynak” rolünü oynamayı reddedebilir. Bu da yakın gelecekte Avrupa Birliği'nin güvenlik alanına yönelik bütçe harcamalarının artırılması ihtiyacını doğurabilir.
Öte yandan Başkan Donald Trump'ın Avrupa Birliği'ne yönelik tutumu da NATO açısından bazı sorunlar yaratabilir. Böylece NATO'nun harcamalarının büyük bir kısmının ABD bütçesinden karşılanmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Diğer üye ülkelerin de NATO finansmanına katılımlarını genişletmeleri gerektiğini belirtti. Ve en önemlisi Donald Trump, NATO'nun tarihi misyonunu zaten tamamladığı yönündeki görüşünü gizlemiyor.
Hem Avrupa Birliği hem de NATO açısından çok zor ve vahim bir sürecin başlamak üzere olduğu anlaşılmaktadır. Bazı haberlere göre Avrupa ülkeleri, Donald Trump'ın seçim zaferine önceden hazırlanmak için bazı önleyici adımlar atmaya başladı. Bazı Avrupa ülkeleri askeri bütçelerini artırma ve savunma yeteneklerini güçlendirme kararı aldı. Bu durum, söz konusu ülkelerin mali maliyetlerini inanılmaz boyutlara çıkarmış olsa da, başka bir çıkış yolu bulmakta zorlanıyorlar. Hatta Trump'ın iktidara gelmesiyle ilgili eylem planının hazırlanması için Avrupa Birliği bünyesinde özel bir kurumun oluşturulması bile durumun oldukça kritik bir içeriğe sahip olduğunu gösteriyor.
İlginçtir ki Trump yönetiminin ABD'de iktidara gelmesi sadece Avrupa Birliği ve NATO'yu zor duruma sokmadı. Böylece Ukrayna, Beyaz Saray'daki iktidar değişikliğinin tehdit ettiği ülkeler arasında yer alıyor. Yakın zamana kadar Ukrayna ordusu, Rusya ile savaşta savaş kabiliyetini ancak ABD ve Rusya'nın sürekli finansmanı sayesinde koruyabiliyordu. Ancak Donald Trump'ın resmi olarak Kiev'i Ukrayna'yı Rusya ile eşitsiz bir savaşa sürüklemekle suçlaması çok ciddi bir mesajdır. Bu da yakın gelecekte ABD'nin Ukrayna'ya askeri desteğinin tamamen kesilebileceği anlamına geliyor.
Hatırlamak gerekir ki geçtiğimiz yıl ABD Kongresi'nde çoğunlukta olan Cumhuriyetçiler, Ukrayna'ya askeri yardım için kaynak tahsisini uzun süre engellemişti. Amerika Birleşik Devletleri artık Cumhuriyetçi bir başkan tarafından yönetileceğine göre, bu durum Beyaz Saray ile Kongre arasında Ukrayna'daki savaşın finansmanı konusunda ortak bir tutum olacağı konusunda hiçbir şüphenin olmayacağı anlamına geliyor. Ve eğer ABD Ukrayna'dan çekilirse Avrupa Birliği'nin resmi Kiev'i tek başına finanse etmesi pek mümkün görünmüyor.
Görünüşe göre Donald Trump'ın seçim zaferi Ukrayna'nın varlığını bile tehdit eden bir unsur haline gelmek üzere. Üstelik Beyaz Saray'ın yeni sahibinin bir süre önce Ukrayna'nın dünya haritasından silinebileceğini açıkça ifade ettiğini de hesaba katmak gerekiyor. Donald Trump, bunun olmasını önlemek için resmi Kiev'in Rusya ile bir barış anlaşması imzalamayı düşünmesi gerektiğine inanıyor. Ve Beyaz Saray'ın yeni sahibi, Rusya'nın siyasi gururunu etkilemeyecek bir barış anlaşması hazırlamanın önemli olduğunu düşündüğünü hiç gizlemiyor.
Görüldüğü gibi Donald Trump'ın seçim zaferi aslında Avrupa Birliği'nin, NATO'nun ve Ukrayna'nın tarihi yenilgisine dönüşebilir. Çünkü Beyaz Saray'ın yeni sahibinin seçim arifesinde verdiği sözlerin çoğu stratejik çıkarlarıyla çelişiyor. Bu açıdan bakıldığında Trump yönetiminin alacağı kararların yeni dünya düzeninin içeriğini ve niteliğini de belirleyebileceği düşünülebilir. Donald Trump sözlerinde durursa Avrupa Birliği ve NATO'nun çökmesi, Ukrayna'nın en iyi ihtimalle parçalanması ve toprak kayıpları yaşaması kaçınılmaz olacak.
Elchin KHALIDBEYLI