Bugün, 22 Haziran 2025 Pazar
  • BIST 100

    9203,37%1,11
  • DOLAR

    39,62% 0,16
  • EURO

    45,68% 0,20
  • GRAM ALTIN

    4296,95% 0,15
  • Ç. ALTIN

    6933,62% 0,33

HALKINA ADANMIŞ BİR ÖMÜR EŞBER YAĞMURDERELİ 80.YAŞINDA

1945 yılında Erzurum – Tortum’da dünyaya geldi. 1955 yılında bir havuz kazasında görme yetisini yitirdi.

GENEL 2.06.2025 11:45:00 0
HALKINA ADANMIŞ BİR ÖMÜR EŞBER YAĞMURDERELİ 80.YAŞINDA

1945 yılında Erzurum – Tortum’da dünyaya geldi. 1955 yılında bir havuz kazasında görme yetisini yitirdi. 1958 yılında lise öğrencisiyken körler okuluna gitti. Öğrenim görürken arkadaşlarıyla “Aydınlığa Doğru” adında bir dergi çıkardı. 1963’te üniversite seçme sınavlarını üçüncülükle kazanarak Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi.[12 Mart darbesi ile  üniversiteden uzaklaştırıldı. Daha sonra Hukuk Fakültesini bitiren Yağmurdereli, 1972’de Samsun’da avukatlığa başladı. 

Sezai Sarıoğlu..

“ÂH MİN’EL AŞK” MAKAMI AŞKIYA EŞBER

Aman Eşber!

Bizim Eşber!

Tek ve uzun bir şarkı, tek ve uzun bir şiir, tek ve upuzun bir siyasal hikâyedir o… “Çıkmazın güzelliği”, (c)ezaevlerinin parasız yatılı, ağır makinisti…

Aman Eşber canım Eşber, aynı düş ikizimiz, tuz-ekmek dostumuz, her daim “bütün mümkünlerin kıyısında” yaşayan, zaman altından aşk yürüten sarışın çocuk…

“Tarihte bireyin rolü”nün delili çocuk. Devlete, koşullara ve hatta siyasete “rağmen” bin dereden bir kendini getiren alternatif çocuk.

Büyük bir düşün büyük bir şiirin ve şarkının ortasını yazan ve yaşayan… “Bu benim gerçeğim. Durmadan şarkı söylemek”, diyerek hayatın ve aşkın voltacısı sosyalizmin en sarışın şiiri…

On beşinden önce evden düşlere kaçan, “Şelaleye / Düşmüştür / Zeytinin / Dali / Celaliyim / Celalisin / Celali” dizeleri meşrebince büyüyen asi ve aksi çocuk…

Kuşyemi gibi yalnız, kuşlar kadar kalabalık çocuk…

İyi bir alışkanlıktan başka nedir ki Eşber…

Evden çok, cezaevlerinde yaşayan bir muhalif… Devletten fırsat bulursa arada sırada eve de gelen, cebine iki şarkı, üç şiir koyup ve yine sokaklara çıkan…

“Yolculuklar, gitmeler ve aşklar nerelidir”,

diyerek güzellikleri ödeyen çocuk…

Altını nargilenin dumanıyla çizerek hatırlatalım; “Uyurken yüreğimizi düzeltemeyiz”, “Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım…” demek ve tarihe yakışmak…

Denizi, kırmızıyı, en çok da kötü kullanılmış zamanları, hatıraları onaran, “uzun bir gündüzü fark edenlerin”, en içlisi, müebbet muhabbete hükümlü çocuk…

Şair Turgut Uyar, “bir kuş sesinde / kuşla mukayyet değiliz” diye ezberimizi bozadursun, o, düşlere ve kuşlara mukayyet çocuk…

Her şiirden, her şarkıdan ve her ajitasyondan sonra ağzını düz rakıyla yıkayan ve şarkı sözü öpücüklerle kurulayan rakışıklı çocuk…

“Bütün gecikmemiz direnmekten” mazeretiyle, devlet yüzünden randevularına geciken manili çocuk…

Şarkılara erken, aşka zamanında, ayrılıklara geç başlayan çocuk… Aşkın, şarkının ve şiirin orta parmağı varsa Eşber’dir, işaret ve itiraz parmağını titremeyen asi ve aksi çocuk…

Bizim mahallenin çocuklarının yenilgilerine şerh düşen bir haysiyet, zaferin ipucu çocuk…

Kuşların ve yaşı tutmayan çocukların suçlarını üstlenen çocuk…

1968’in romantik yorumundan geçmiş, 1978’in silah-beyaz hızından eğrilmiş Ekim 1917 terbiyeli çocuk…

Cemal Süreya’nın Turgut Uyar için söylediğini doğrulayan çocuk: “Ak odada oturur / Kapısı penceresinden çok / Gözlerinde yıldızlar / Serin yerde oturur…”

Gözleri parmaklarından çok çocuk… Gördüklerinden fazla, düşlerinden az çocuk…

Parmaklarıyla gören çocuk…

Hapishane tabiriyle “ağır makinist” olarak yattığı tüm hapishanelerde tünellerin ucundaki ışığı ilk önce gören, gardiyanların, “kapı altında” üstünde şarkı ve şiir aradığı firari çocuk…

Sinop Zindanı’nda bir gardiyana “zimmetli” olduğu halde, verili zamandan ve mekandan başka bir zamana ve mekana firar eden tünelin ucundaki âşık çocuk…

Gittiği filmlerin en çok görüntü yönetmenini merak eden, bir uçta şarkı bir uçta şiir çocuk…

“Neden şimdiye kadar herkes kendini açıklamadı” dizelerinin tersine, kendiyle karşılaşmaktan korkmayan, kendini açıklamaktan üşenmeyen, yüzüne, yüreğine ve düşlerine sürekli yeni yorumlar getiren, “efendimiz acemilik” diyerek, eski kendinden yeni kendine kesintisiz olarak taşınan, kalbi hızla gelişen çocuk…

Söylentilere inanmamak gerekirse; kırkından önce azan ve yazan çocuk…

Hem aşkıya hem uç; kalemi ve kelamı kuvvetli yazar değmesin çocuk…

Kırkından sonra, kırkikindi yağmurları içinde, güneşin gözlerine kırk bir kere maşallah ile baktığı çocuk…

Eski ve eskimiş bilgilerle dünyaya bir kez bakıp, her şeyi gördüğünü ve bildiğini zanneden bizim zamanların çokbilmiş cevap anahtarlarına inat “Sordular? Sordular benim insanlarımdır” diyen, soru cümlesi çocuk…

Tedris etiği hukuk ve felsefe vadisinde herkese parmak ısırtan, kendi bilgisinin bilgesi olan nadir çocuk…

Kuşların ortalamasını alan, insanları kuşlara böldükten sonra sağlamasını yapan ve neticeye bakan hesabı kuvvetli çocuk…

Teoride ve pratikte, üç düş, üç şarkı üç şiir etmeyenlerin Marks’ın ve Devrim’in “parasıyla” beş para etmeyeceğini bilen çocuk…

Belki de bu nedenle bir kuşla iki düş vurmak isteyenlerin mahallesinde oturan “Kuşyemi gibi yalnız”, kuşlar gibi şarkılar gibi kalabalık çocuk…

Rakı bardağını ve çiçekleri biçimli tutan çocuk… Her seferinde birinci kadehe içelim, birinci kadehle sonuncu kadeh arasında, arkadaşlığımız, dostluğumuz, tadımız ve Aşkımız hiç eksilmesin diyen, manalı çocuk…

Hissesiz Harikalar Kumpanyası’nın parasız yatılı düşbaz’ı, düz çocuk, düzgün ve düşgün çocuk, hem Dünyalı hem de Düşyalı çocuk…

Banka açmanın iyi, soymanın kötü belletildiği bir dünyada, halkın kafasını karıştırmak için Artırma ve Yerli Malı Haftası’na denk getirip, banka soyup bütün paraları mahallenin yoksul çocuklarının kumbaralarına habersizce atan gözcü çocuk…

“Sevmek ne uzun kelime”, aşk en kısa kelime diyen, içinden ve kimse görmeden ateşlenip küllenen berceste mısra çocuk…

Sürekli ve kesintisiz olarak “görücü” usulüyle âşık olan Dünyalı ve

Düşyalı çocuk, ayakları Anadolu’ya değen çocuk… Maviye ve aşka ermiş, büyüyünce çocuk olacak çocuk… Belaya da aşka da hazır ve nâzır çocuk…

Hafıza mekanı olması gerekirken “turistik bir mekana dönüştürülen!” tarihi Sinop Zindanı’nın hücre duvarlarındaki zulalarda şarkılarını ve sesini saklayan çocuk…

Sinop Kalesi’ndeki birinci hücrede yıllar içinde şiir ve şarkıları idareli kullanıp, eskitip yıpratmadan, hücresini dolduran fareleri, akrepleri ve bilcümle haşaratı, şiir ve şarkılarla sermest edip zararsız hale getiren pür marifet çocuk…

Sabahattin Ali’nin ardılı hapishane arkadaşı, tarihin ve coğrafyanın muhaliflere emanet ettiği çocuk…

“Akrep” adlı oyunu, Sanat Kurumu tarafından “Türkçede tüm zamanlarda yazılmış en iyi oyunlardan” gerekçesiyle ödüllendirilen, ne ki bu oyunuyla, yeryüzünün birçok tiyatro sahnesinde, en az dokuz dünya dilinde oynanmasına rağmen, “insanlığa karşı” işlenen suçları fark etmeyip görmemezlikten gelen, insanlığın kabuk bağlamış vicdanlarını akreplere sokturan acımasız, zalim çocuk…

Hem aşka hem tarihe hem de coğrafyaya geçen nadir ve nadide çocuk…

Tarihten ve coğrafyadan, muhaliflere emanet çocuk…

12 Eylül dönemlerinde kapatıldığı hapishanelerde kendisiyle konuşmanın kesinlikle yasak oldu yıllarda, sessizliğin sonsuz evreninde volta atarken, şansına karşılaştığı bir dünyalıya, başka soracak bir şey yokmuş gibi “Bu yıl Türkiye’de Beşiktaş şampiyon oldu mu, biliyor musun?” diye soran zamanımızın “antikahramanı” çocuk…

Devlet nezdinde adı kötüye çıkan iyi çocuk, pekiyi çocuk…

Bizim mahallenin örnek çocuğu…

“Âh min’el şarkı” diyerek, yüzlerce şarkı onlarca makam bilen şarkı aşkıyası çocuk. Rol icabı sevenlere, “Uzaktan Eşber okumak yasaktır!”, demeye getirip, aramayanlar, koroya katılmayanlara sitem eden müzikhal ve muziphal çocuk…

Bir bildiği olduğu için, “Kuş olsun insan olsun yalnızlık / Sevmeyi bilmeyenlerin icadı” diyerek tarihe not düşen şerh çocuk…

Hazırda beklediğini ama “hazır olda” beklemediğini biliyoruz, Gün olur tarihin emri siyasetin kavliyle Cunta gelir ve ona hapishane gerekir… Bereketi kaçmasın diye, kaç insan yılı, kaç aşk yılı, kaç muhalif yılı yattığını saymayan, sayısal tarihe inanmayan içi dışına, dışı içine emanet çocuk… Meraklı tarih ulemasının bugüne kadar onun “on yedi insan yılı” içerde zaptedildiğine dair kayıt düştüğü mahpus çocuk… Hayat fazla üstüne geldiğinde, “Çıkarın beni bu dışarıdan!” dizesini mırıldanan çocuk.

Kapalı ve açık görüşleri “âşık görüş”e çeviren aşkıya çocuk… Geleneği unutup, iki, üç daha fazla sevgiliyi görüşe çağırarak, aşkta imla hatası yapıp koğuşa döndüğünde “hayatta diyalektik rastlantılar!” üzerine arkadaşlarına felsefi seminer veren muzip çocuk…

Hem aşka hem tarihe hem de coğrafyaya geçen nadir ve nadide çocuk…

Dönemin cumhurbaşkanlarından Turgut Özal ile Süleyman Demirel’in “af” taleplerini külliyen reddeden yirmi dört ayar onur çocuk. 1990 yılı şubatında efsane lider Nelson Mandela’nın salıverileceği günlerde “Bir af dilekçesi ver, çık, sen de bizim Mandelamız ol” diyen zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a: “Mandelaları halk yaratır. Devlet eliyle Mandelalık olmaz” diyen tepeden tırnağa cevap çocuk…

1996 yılında Türkiye hapishanelerinde süren “ölüm oruçlarının” 67. gününde, bizzat hapishaneye girerek yaptığı arabuluculuk sonunda varılan anlaşma üzerine, başkalarıyla birlikte yapılan açıklamaylayüzlerce insanın hayatını devletin öldürücü dişleri arasından çekip alan, ancak o günden bu yana ölümlerini engelleyemediği on iki insanın kederiyle sürekli kendi içine kırılan, naif ve kırılgan çocuk…

1997 Ekim’inde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “af” önerisini “Haksız yere hapsedilmiş tüm insanlar özgür kalmadan ben de özgür olamam” diyen ve sahte sağlık raporlarının konusu olmamak ve onursuz bir tahliyeyi önlemek için, koğuş kapılarına barikatlar kurup makamdan makama “külliyen red” şarkıları söyleyen çocuk…

Böylece devleti sürükleyerek Türkiye hapishanelerini “genel affa” mecbur etmeye vesile olan çocuk…

Üşüyen ellerini, şarkıların “meyan” bölümleriyle uzun, upuzun bir hohlayarak ısıtan çocuk…

Aşkta havaların kötü olduğu dönemlerde üşüyen yüreğini şiirlerle ve şarkılarla ısıtan yangın çocuk…

Yapay devletin tersi, şiir ve aşk gibi yatay çocuk…

Bütün uçlar gibi, “Çiçekleri iki kere sulayın ki / Devlet yerine arkadaş açsın / Çiçekleri üç kere sulayın ki / Devlet yerine aşk açsın” diyen çocuk…

Aşkdeniz’de sürekli mavi solculuk yapan “en uzun yaşamalı su’yuz” diye ıslık çalan dalgalı çocuk…

Bir gülün tam ortasında iki gözüyle eş zamanlı ağlayan, insanları sevme suçu işleyen peşrevsiz çocuk… Kendileri değil mecazları sevilen Çingene sempatizanı çocuk.

“Çingene’de peşrev olmaz / Ne çıkarsa çiçek / Çiçekte peşrev olmaz / Ne çıkarsa Çingene ve Aşk” diyerek, çiçeklerden ve aşklardan emekli olmayan, âşk ve çiçekleri seviyorum taklidi yapmayan çocuk…

Dudağında daima iki şarkı, cebinde iki kuş taşıyan, kuşlara şarkı sözü, şarkılara kuş sözü, Eşber’i makamlı celali çocuk…

Sigara içerken zaman sarısı parmakları en uzun heceli bir şehir olan başı dumanlı çocuk…

Beyaz adamları ve yerli şerifleri, Ağar Ağar gizli devletin merdivenlerinden çıkarken ezilenlere, dışlananlara duman notasıyla haber veren güftekar ve bestekar çocuk…

İmkanlı şarap ve serap bilirkişisi Can Yücel’in “düz rakı”sına dadanmış cancana ve camcama sempatizanı, dışı rakı içi su, yeni rakının tipisinde boğulmayan ayık çocuk…

Devlet ve İhtilal’in girişinde “Yeryüzünün ilk aşkıyız biz” yazan baskısını yabana atmayan çocuk…

İhtilal ve ihtimal hesaplarını unutmayan, “günler uzun, aylar kısa, aylar uzun mevsimler kısa” diyerek tersinden gün sayan sayılı çocuk… Perspektif odaklı resmi tarihlere karşı “Terspektif” çocuk…

Hangi cezaevindeyse, hangi şehirdeyse aşkların başkenti orası olan; bir uç’ta şiir, bir uç’ta şarkı âşkıya çocuk…

“Aşklar da bakım istiyor öğrenemedin gitti” dizelerinin altını dipnotlarla ve alıntılarla kalınca çizen dilnot çocuk…

Tarih de coğrafya da, hatıralar da, arkadaşlıklar da, düşler de bakım istiyor, cümlesinin altını yönsüz bir kırlangıç gibi çizen Eşberistanlı çocuk…

Cemal Süreya’nın; “Ne demiş uçurumda açan çiçek / Yurdumsun ey uçurum” dizesindeki uçurumda açan muhalif çiçek…

Muhalif tarihin sanat ve siyaset eki…

Bakışları düşlere kayıtlı, sabahları devletten önce kalkan kuşbaz çocukların dağıttığı artakalan olmayan çocuk…

Kolunda kolaylaştırıcı bir yoldaşıyla dolaşan, telaşsız görünmeye çalışan Kafkaesk bir ironi, gölgesini devletin sivillerinin takip ettiği, “Su uyur devlet uyamaz”, diyerek “bir acıya kiracı” olmanın bilgesi çocuk…

Resmi tarihe bakıp bakıp, “bu işte bir mit yeniği var”, deyip muhalif tarihte seke seke saf tutan çocuk…

Ayakları Volta’ya abone kıtalar arası çocuk…

Kara Afrika sempatizanı, aşağı volta, yukarı volta… Sokakta sürekli devlete rastlayan, gözgöze gelince gözleri devleti bir yerlerden ısıran, devlet antipatizanı, çiçek, şiir, şarkı ve aşk sempatizanı çocuk…

Bizim mahallenin en eski tutarlılarından, her işten çırak çıkmayı gelenek edinmiş, bizim kentin en tutarsızlarına inat, her düşten usta çıkan solkişot…

“Adı sonu gelmez bir tartışma” solmohikan çocuk…

İçinden kırılınca dışına, dışından kırılınca içine söylemeyen kırılgan çocuk…

Cıgarası bir zaman eliyle dudağı arasında dumanı bir seyrüseferde solmohikan bir işaret fişeği: “Ne zaman hürlüğün barışın sevginin aşkına / Bir cıgara atmışsak denize / Sabaha kadar yandı durdu” demeye getiren çocuk…

Fanilası, yorganı, dudakları ve bıyığının Che Guevara köşesi sigara ve öpücük yangınlarıyla dolu, biraz gül, biraz duman çocuk…

Cemal Süreya’nın “Barış demiştir güvercin tıkmışlardır boğazına” dizesini senelerce meşk etmesine rağmen, Barış’ın şarkılar kadar, aşk kadar gerekli olduğunu bilen heveskâr çocuk…

Hapishaneden çıkıp dışarıda volta attığı “ara dönemde” örgütlediği “Barış İçin Bir Milyon İmza” kampanyasıyla, tarihe ve coğrafyaya geçmekle kalmayıp, annelerin dualarını, güvercinlerin alkışlarını da alan barışbaz çocuk…

Türkiyeli muhaliflerin, tarihen ve siyaseten “ödleriyle öten kuşlar” dizesinin mana ve öneminden yazılı ve sözlü yoklamadan geçirilmesini isteyen ezber bozan çocuk…

Yeni Kürtçe çocukları seven, Muş-Tatvan yolunda devlete değil kokusunu savunan güllere inanan “Entersnasyonal” çocuk.

Her yıl Mezopotamya’ya ölmeye giden kuşları, bir aşkın kafiyesi dağları, “Fırat suyu/ bütün bir bölgeyi/ takma adlarla dolaşmak/ zorundadır” dizelerini kalben ve lisanen üstlenen muhalif çocuk…

Divanda, dergahta savaş tamtamlarının çalındığı netameli günlerde, barış şarkısını yüksek sesle söyleyen, ülkenin kentlerinde sokaklarında tezgah açıp “barış için bir milyon imza” toplayan, topladığı bir milyon imzayı noter tasdikinden geçirip Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na sunan ve bu inadı yüzünden de zindanlara kapatılan inatçı çocuk…

Sonrasında İstanbul 2 Nolu Devle Güvenlik Mahkemesi’ndeki son savunmasında “Bana verdiğiniz 23 yıllık ceza, yaşım itibariyle ‘ölüm cezası’ anlamına gelmektedir. Bu ceza tehdidi karşısında görüş ve kanaatlerimi değiştirecek değilim. Çünkü geçen zaman ve gelişen olaylar beni haklı çıkardı. Görüş ve düşüncelerimi tehdit ve şantaja boyun eğerek değil, düşüncelerimin hayatta karşılık bulmadıklarını gördüğümde ancak ben değiştirebilirim” diyen kendine Jan Darkların, Thomas Münzerlerin Giordano Brunaların yanlarında yer açan bir efsane ve onur çocuk…

Aşkları ve şarkıları üstlenen Eşber-i Hakikat, mekanı ve makamı Eşber-i Kamil çocuk…

Aşk olsun uç çocuk, aşk olsun…

Kırmızı huylu zaman sarısı çocuk…

Bir İtalyan atasözü “Her şeyden biraz kalır” der…

ArkadaşYoldaşKardeş Eşber’den geriye ne kalmıştır:

Çok katmanlı hikâyesiyle Eşberimizi ve meşrebimizi bozan bu asi ve aksi çocuktan kıssası hissesinden, hissesi kıssasından çok hayat bilgisi ve hayal bilgisi kalmıştır…

Karnesinde düşler pekiyi, şarkılar yıldızlı pekiyi, aşklar samanyolu pekiyi…

Bütün şiirler ve bütün aşklar ona, desem…

Sonra da yarı yolda durmayıp, “İki, üç daha fazla aşk ve şarkı olsun” diyerek yazılamaya çıksam…

Sezai Sarıoğlu

NOT: Eşber Yağmurdereli Çankırı Hapishanesi’ndeyken, Uç Dergisi’nin 2001 yılı, 8. sayısında yayınlanmıştır.

Haber Editörü

Hakan Dikmen 1

hakandikmen30@gmail.com
Yorum Ekle

Muğla açıklarında 26 düzensiz göçmen ve 2 kaçakçı yakalandı

İran: ABD'ye yanıt verilecek, nükleer faaliyetler sürecek

Malatya'da 2 otomobil çarpıştı: 11 yaralı

Siyonist işgalciler Batı Şeria'da Filistinlilere ait çok sayıda evi yıktı

Güney Azerbaycan'ın Geleceği: İran'da Bir Çöküş Senaryosu Karşısında Türkiye ve Kuzey Azerbaycan'ın Ortak Sorumluluğu

ABD'den Lübnan'daki personeline ülkeden ayrılması talimatı

Manisa'da orman yangını

Şam'da bir kilisede patlama: 13 ölü, 53 yaralı

İstanbul'da "Susmayanlar: Filistin İçin Şiirler" programı gerçekleşti

Halk otobüsünde tesettürlü kadına hakaret eden kadın gözaltına alındı

İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Deklarasyonu yayımlandı

Pezeşkiyan'ın katılımıyla ABD ve işgalin saldırıları Tahran'da protesto edildi

YKS soru ve cevap anahtarları yayımlandı

Mahmut Usta, sokak lezzetleriyle ekonomiye tat katıyor - Videolu Haber

Adıyaman İl Genel Meclisi’nden, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sami Işık’a teşekkür plaketi

YKS maratonunda güvenliği 55 bin 575 polis ve jandarma sağladı

YKS soru kitapçıkları ve cevap anahtarları ÖSYM tarafından erişime açıldı

2025 YKS sınavları tamamlandı... 2,5 milyon öğrenci ter döktü

Bakan Yardımcısı Aydın: Terörsüz Türkiye süreci stratejik zorunluluktur

Düzce'de motosiklet sürücüsü yola savruldu

Türkiye'den ABD’nin İran’a saldırısına sert tepki! Bölgesel çatışma küresel boyuta taşınabilir

Fahrettin Altun: Saldırı kaos ve karmaşaya yol açacak

Sakarya’da dev yurt projesi hayata geçiyor

Sakarya’da traktör fabrikasında yangın!

Bursa Osmangazi’de Biathle rüzgarı esti

Denizli’de tesettürlü kadına hakarete gözaltı!

Vizyon Gecesi Ödülleri Nevide Çiçek ve Burak Sarımola'yla eğlenceye dönüştü

İşgalcilerin bugünkü saldırılarında 29 Gazzeli şehit oldu

DEVA Partisi’nden uyuşturucu çıkışı: ‘Gençliğimizi zehirleyen bu düzenle hesaplaşacağız’ - Videolu Haber

İİT'den İstanbul bildirisi: İsrail’in Gazze saldırılarına "Soykırım" tanımı

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku

Umut yolcuları!

Anahtar Parti Erzurum’da Teşkilatlanma Hamlelerine Devam Ediyor

EVYAP Heyeti, İlaç Hammadde Üretim Tesisi İçin Atatürk Üniversitesinde…

Atatürk Üniversitesi, Dünya Sıralamalarında 11 Listeye Birden Giren 7 Üniversiteden Birisi Oldu ve Önemli Bir Başarıya İmza Attı

Atatürk Üniversitesi, Küresel Sürdürülebilirlik Sahnesinde…

Mobilyada Avrupa esintisine az kaldı…

TÜRK-İŞ’TEN HÜKÜMETE TEPKİ: “BU TEKLİFİ NE GÖRÜŞÜRÜZ NE DE KABUL EDERİZ”

PERDER: Bir kez daha Ömer Düzgün dedi…

İş Dünyası Kars’ta Buluştu...

Anahtar Parti Erzurum’da emin adımlarla yola devam ediyor…

İzmir'de Çiğlili kursiyerler sertifikalarını aldı

Ankara'da özel gereksinimli bireylere Ağız Ve Diş Sağlığı eğitimi

AYT sınavı sonrası adaylardan farklı görüşler: Kimi zorlandı, kimi rahat çözdü

Bursa Gemlik'te gençlere moral desteği

AYT heyecanı dışarı taştı: Veliler çocuklarından daha heyecanlı

Manisa Büyükşehir YKS günü öğrencileri yalnız bırakmadı

YKS devam ederken veliler heyecanlı: Her şey evlatlarımız için!

YKS ikinci oturum heyecanı başladı

Bursa Kayapa OSB'den eğitime destek

YKS 2025’te geri sayım: AYT ve YDT bugün yapılıyor

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2

YAZARLAR