8618,57%-0,52
34,31% -0,08
37,47% 0,25
3024,81% 0,08
4988,84% -0,01
A.C. Adalet Bakanlığı'na Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Tedavi Kurumunda tutuklu bulunan Fazil Qasımov tarafından Halka (lara) Sesleniş
2019 yılında Türkiye'nin devlet programı ile İstanbul Üniversitesi'nin "İktisat" alanında doktora programına (PhD in Economics) kabul edildim. İstanbul Üniversitesi'nde bilimsel araştırmalarımı tamamladıktan sonra, Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi'nde akademik ve bilimsel çalışmalarla ilgilenmek amacıyla, Aralık 2019'da "2019-2023 Yılları Yurtdışında Eğitim Devlet Programı"nın ilk başvurusuna müracaat ettim.
Azerbaycanlı hayırsever iş insanı Mübariz Mansimov hakkında asılsız suçlamalarla açılan siyasi gerekçeli davada, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yalan beyanda bulunan kişiler (Alattin Aykaç, Ali Kemal Çelikten, Fatih Berber, Mehmet Ercil) hakkında gönüllü olarak yürüttüğüm ticari araştırmalar nedeniyle, 4 Mayıs 2020'de SOCAR'ın eski başkanı Rovneg Abdullayev ve kuzeni Anar Alizadanın talimatıyla İstanbul'da suikast girişimine uğramamdan iki gün önce, devlet programının başvurusundan olumsuz yanıt aldım
. Temmuz 2020'de tekrar aynı programa başvurdum. Eylül 2020'de "2019- 2023 Yılları Yurtdışında Eğitim Devlet Programı"nın ikinci başvuru kapsamında çevrimiçi mülakata alındım. Mülakatta, Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Dairesi'nin eski başkanı Nicat Mammadli, araştırmamın bilime yenilik katmayacağını belirtti. O dönemde bankacılık sektöründe verimlilik ölçümü üzerine bilimsel araştırmalar yürütüyordum. Ancak, sonrasındaki davranışları bu yorumu iyi niyetle yapmadığını gösterdi (söz konusu programın üçüncü başvurusunda, beni mülakat aşamasına katılmamı engelleyerek hain bir plan kurdu). 2021 yılında araştırma konumu değiştirerek bilgi asimetrisinin makroekonomik etkileri üzerine bilimsel araştırmalara başladım.
Bu konuda dünya çapında araştırma yapan ilk doktora öğrencisiyim. Bu araştırmalarla bilime yenilik katmakla kalmayıp, aynı zamanda Azerbaycan'daki yolsuzluk içindeki politikacıların kâbusu oldum. Azerbaycan'da sahte suçlamalarla yargılanmam, BMCMİ'de ağır işkencelere maruz kalmam, içeceğime psikotrop maddeler eklenip tehdit edilerek ekonomist akademisyen Gubad İbadoğlu aleyhine yalan beyanda bulunmaya zorlanmamın nedeni budur. Azerbaycanlı siyasetçiler, bu araştırmalarım nedeniyle benden intikam almak istiyorlar. 2021 yılının sonbaharında Pandora Belgeleri uluslararası medyada yayımlandıktan sonra, ekonomist akademisyen Gubad İbadoğlu, benden Pandora Belgelerinde Azerbaycan ile ilgili yayımlanan bilgilerin doğruluğunu kontrol etmemi istedi. O dönemde Azerbaycan yetkilileri bu bilgilerin dezenformasyon olduğunu iddia ediyordu. Ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı, bu bilgilerin sadece %5'inin doğru olduğunu belirtmişti. Daha önce Gubad İbadoğlu'na ekonomi alanında bilgi asimetrisi üzerine bilimsel araştırmalar yaptığımı söylemiştim. O dönemde Azerbaycan ekonomisi üzerine bir araştırma yapmamış olsam da, Gubad Bey'in isteği araştırma konumla ilişkiliydi. Pandora Belgelerindeki Azerbaycan'a ilişkin bilgilerin doğruluğunu kamuya açık veri tabanlarını kullanarak kontrol ettim ve bu araştırma sonuçlarını Gubad İbadoğlu ile paylaştım. Araştırma sonucunda, Pandora Belgelerindeki tüm bilgilerin doğruluğu teyit edildi ve Azerbaycanlı yatırımcıların Birleşik Krallık gayrimenkul sektörüne 1 milyar dolardan fazla yatırım yaptığı ortaya çıktı. Bu bilgiler Azerbaycan'da büyük yankı uyandırdı ve siyasi gündemin merkezine oturdu.
Belirtmek isterim ki, Azerbaycan vatandaşlarının yurt dışındaki yatırımları milli ekonominin bir parçasıdır ve gayri safi milli hasılanın hesaplanmasında ve ödemeler dengesi hesaplarında dikkate alınır. Dolayısıyla, bu araştırmam bir ekonomistin mesleki faaliyetlerine tamamen uygundur. Bir bahçıvanın ağaçları sulaması, bir doktorun hastaları muayene etmesi ne kadar doğalsa, benim de bu konuda bir ekonomist olarak araştırmalar yapmam o kadar doğaldır. Ancak, bu yatırımcıların Azerbaycan'ın siyasi elitine yakın olması, 2023 yılının Ağustos ayında BMCMİ'de işkence görmeme neden oldu. Daha sonra Gubad Bey, uluslararası medyada Azerbaycan ekonomisiyle ilgili yayılan bazı bilgilerin doğruluğunu kontrol etmemi istedi. Bu bilgileri inceledikçe Azerbaycan ekonomisinin gerçek durumu hakkında bir fikir edindim.
2021 yılının sonbaharında ekonomist akademisyen Gubad İbadoğlu, bana Azerbaycan'ın petrol ve gaz sektörüyle ilgili ortak araştırmalar yapmayı teklif etti. Bu araştırmaları yine ekonomi alanındaki bilgi asimetrisi sorunu çerçevesinde yürüttüm. Bu araştırmalar sonucunda, SOCAR'ın ortak girişimleri aracılığıyla 1 milyar dolardan fazla kamu kaynağının zimmete geçirildiğini ortaya çıkardık. Bu araştırmada, SOCAR'a ait en az 50 ortak girişimde yolsuzluk suçlarının işlendiğini tespit ettik. Bu girişimlerin tamamında, İstanbul'da bana suikast düzenleyen Anar Əlizadə pay sahibi ve SOCAR'ın ortağıydı. Gubad İbadoğlu, bu araştırma sonuçlarını yayımladıktan kısa bir süre sonra, SOCAR'ın yönetimi değiştirilerek yönetim kuruluna yolsuzluğa bulaşmamış kişiler atandı. O dönemde araştırmalarımız öylesine başarılı olmuştu ki, Gubad Bey bana birlikte bir kitap yazmayı teklif etti. Ancak, akademik çalışmalarımın yoğunluğu nedeniyle bu projeyi ertelemeyi rica ettim. Araştırmalarıma devam ettikçe, Azerbaycan ekonomisinde sermayenin liberal ekonomik yasalara ve serbest piyasa ilkelerine tamamen aykırı bir şekilde yoğunlaştığını fark ettim. Azerbaycan siyasi elitindeki otoriter düşünce yapısı, ülkenin ekonomik yapısına ve milli sermayenin yoğunlaşma düzeyine büyük ölçüde etki etmiş, aynı zamanda ülkede ekonomik suçların, yolsuzlukların, kara para aklamanın, organize dolandırıcılığın ve mal varlığı gaspının artmasına zemin hazırlamıştır. Azerbaycan'ın bu üzücü ekonomik durumunu görmek, bir Azerbaycan vatandaşı olarak beni derinden üzdü, her ne kadar Türkiye'de yaşasam ve devlet programlarının yarışmalarında karşılaştığım haksızlıklardan sonra Azerbaycan'a geri dönmeyi planlamasam da. O dönemde, Birleşik Krallık Ulusal Suç Ajansı (NCA) tarafından Azerbaycanlılara ait varlıkların müsadere edildiğine dair haberlere sıkça rastlıyorduk.
Dünyanın önde gelen medya kuruluşları bu konuyla ilgili makaleler yayınlıyordu. Birleşik Krallık, ekonomik suçlarla mücadele kapsamında, kaynağı açıklanamayan şüpheli yabancı varlıkların müsaderesi için kararlar (unexplained wealth orders) veriyordu. Ben, NCA'nın el koyduğu Azerbaycanlılara ait varlıkların Azerbaycan gençlerinin eğitimine yönlendirilmesinin daha adil olacağını düşünüyordum. "2019-2023 Yılları Yurtdışında Eğitim Devlet Programı" başvurusundan üçüncü kez olumsuz yanıt aldıktan sonra, Azerbaycan gençlerinin yurtdışında kaliteli eğitim imkanlarına sahip olmasının basiretsiz, bencil ve yolsuzluğa bulaşmış Azerbaycanlı bürokratların kararlarına bağlı kalmamasını istiyordum. Bu nedenle, bu hedefe ulaşmak amacıyla, ekonomist Gubad İbadoğlu'na Londra'da bir eğitim fonu kurarak, NCA'nın el koyduğu Azerbaycanlılara ait varlıkların Azerbaycan gençlerinin eğitimine yönlendirilmesini talep etmeyi önerdim. Böylece AYEF (Azerbaijani Youth Educational Foundation - Azerbaycan Gençlerinin Eğitim Fonu) projesi doğdu. Bu fon, Azerbaycan gençlerine ayrım yapmaksızın, sadece zekâ seviyelerine (IQ seviyesine) ve ailelerinin maddi durumlarına (ihtiyaç seviyesine) göre Avrupa ülkelerinde yükseköğrenim imkânı sağlayacaktı.
Bu fonun FETÖ veya dini propaganda ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu fon aracılığıyla eğitimde fırsat eşitliği yaratmayı ve aynı zamanda genç liderler yetiştirmeyi hedefledik. Ben de 2020 yılında, Birleşmiş Milletler'in genç liderler için düzenlediği ve 1962'den beri faaliyet gösteren UN GSP programından mezun oldum. AYEF aynı zamanda genç akademisyenlerin bilimsel araştırmalarını desteklemek, Azerbaycan gençleri için faydalı eğitim projelerini finanse etmek, sosyal sorumluluk sahibi, demokratik düşünceli ve toplumsal bilince sahip Azerbaycanlı gençlerin sayısını artırmak gibi hedeflere sahipti. 2021 yılının Aralık ayında önerdiğimiz AYEF projesi, Azerbaycan'da "2022-2026 Yılları Yurtdışında Eğitim Devlet Programı"nın kabul edilmesine vesile oldu.
Bu yıl, bu programa 835 Azerbaycanlı genç başvurdu ve 500'e yakın genç, programdan aldığı bursla dünyanın en prestijli üniversitelerinde eğitim görüyor. Bunlar, neredeyse hayatımız pahasına Azerbaycan gençleri için yarattığımız imkânlardır. Bu nedenle, ikimiz de yolsuzluğa bulaşmış iktidar liderlerinin hedefi haline geldik. elirtmek isterim ki, araştırmamın temel argümanlarından biri, bilgi asimetrisinin ekonomik suçların artmasına neden olduğudur. Dolayısıyla, bilgi asimetrisini ortadan kaldırdığımızda, ekonomik suçlarda da azalma gözlemlenecektir. Bu nedenle, bilimsel araştırmalarım çerçevesinde dünyada ekonomik suçlarla mücadele eden uluslararası kuruluşların, özellikle BM, FATF gibi organizasyonların uzmanlarının konuşmalarını dinliyor, yayınlarını okuyarak bilgi ve deneyimlerinden faydalanıyor ve bunları araştırmamda kullanıyordum. Ayrıca, bu konuda araştırmalar yapan uluslararası gazetecilik ağları, sivil toplum kuruluşları ve dünyaca tanınmış gazetecilerin çalışmalarını takip ediyor, yayınlarını inceliyor ve onlarla iletişim kurmaya çalışıyordum. Bu alanda yaptığım araştırmalarla, dünyadaki ekonomik suçların azalmasına katkı sağlamak ve daha yaşanabilir, güvenli bir dünya yaratma çabalarına destek vermek için çalışıyordum. Tamamen samimi olarak ifade ediyorum ki, bu konuda yürüttüğüm araştırmalarla Azerbaycan’a Nobel ödülü getirebilecek potansiyele sahiptim. Çünkü oluşturduğum modeller, dünyada ekonomik suçların sayısını önemli ölçüde azaltma imkanı sağlıyordu.
Bu araştırmalarla SOCAR gibi küresel petrokimya pazarında büyük bir oyuncunun üst yönetiminde köklü reformlar yapılmasına başarıyla katkıda bulunduk. Bir sonraki hedefimiz, Azerbaycan ekonomisinin tüm sektörlerinde, devlet şirketlerinde ve devlet bütçesinin yönetiminde köklü reformlar yapılmasını sağlamak, şeffaflığı ve hesap verebilirliği temin etmekti. Bu reformlar, Azerbaycan'ın BM'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, Azerbaycan ekonomisinin çeşitli sektörleriyle ilgili araştırmalarımıza devam ettik. Altın madenlerini işleten yerli ve yabancı şirketlerle, bağımsızlık döneminde lisansı iptal edilen bankalarla, karadaki petrol sahalarını işleten operatör şirketlerle ve turizm sektöründeki büyük oyuncularla ilgili araştırmalar yaptım. Bu araştırmalarım nedeniyle BMCMİ’de korkunç işkencelere maruz kaldım. BMCMİ’nin müdür yardımcısının gözü önünde Vasif adlı bir polis memuru, beni acımasızca döverek bu araştırmaları hayırsever iş adamı Mübariz Mənsimov’un talimatıyla yaptığımı itiraf etmemi istedi. Gerçekleri söyleyerek, bu araştırmaları Gubad İbadoğlu ile birlikte Azerbaycanlı ekonomistler olarak yürüttüğümüzü belirttim ve Mübariz Mənsimov’un bana Palmali şirketi dışındaki işlerle ilgili herhangi bir talimat vermediğini ifade ettim.
BMCMİ'nin müdür yardımcısı, cevabımdan memnun kalmayarak Vasif'e bana elektroşokla işkence yapmasını emretti. Vasif, beni odasına götürüp kollarımı arkadan kelepçeleyerek elektroşokla vücuduma işkence yaptı ve istediği cümleleri söylememi talep etti. Dünyada, vatandaşı olduğu ülkenin ekonomisiyle ilgili kamuya açık kaynaklardan araştırma yaptığı için işkence gören ikinci bir doktora öğrencisi veya bilim insanı olduğunu sanmıyorum. Ayrıca, ekonomik suçlarla mücadele alanında insanlık için, dünya için önemli bilimsel araştırmalar yapan İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisinin, UN GSP mezunu bir akademisyenin, Londra’daki Azerbaycan Ekonomi Okulu profesörünün ve Azerbaycan Demokrasi ve Refah Partisi liderinin sahte para satmakla, yani ekonomik suç işlemekle suçlanması, dünyada benzeri olmayan bir olaydır. Bu durum, ülkemizdeki otoriter zihniyetin yarattığı yıkıcı sonuçların ne kadar büyük olduğunu ve küresel kalkınma çabalarını baltaladığını göstermektedir. Azerbaycanlı ekonomistlere ve onların ileri sürdüğü demokratik girişimlere meydan okuyan bu zihniyet, halkımızı cehalete, ekonomik ve sosyal adaletsizliklere, hukuksuzluklara sürüklediği gibi ülkemizi uluslararası yaptırımlarla karşı karşıya bırakma riski taşımaktadır.
Beni Türkiye'den yasa dışı yollarla sınır dışı edenler, İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisi, YTB bursiyeri ve UN GSP mezunu olduğumu ve Azerbaycan'da hayatımın tehlikede olacağını göz ardı ettiler. Uluslararası hukuk ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, siyasi görüşleri nedeniyle takip edilen kişilerin başka bir ülkeye teslim edilmesini yasaklamaktadır. Onlar, Demokrasi ve Refah Partisi lideri, ekonomist Gubad İbadoğlu aleyhine psikotrop maddelerin etkisi altında zorla ve işkencelerle sahte ifade vermek zorunda bırakılmamla, Türkiye mezunları için Azerbaycan'da bir itibar sorunu yaratacaklarını düşünmediler. Almanya’daki üniversitelerden birinde DAAD programı kapsamında bilimsel araştırmalar yapan bir doktora öğrencisinin, kendi ülkesinin yetkililerinin siyasi talimatlarıyla yasa dışı yollarla sınır dışı edildikten sonra, sahte suçlamalarla ağır işkencelere maruz kalması, ardından ülkenin önde gelen muhalefet partisi liderinin siyasi faaliyetlerini durdurmak için çayına psikotrop maddeler eklenip iradesiz hale getirilmesi, yalan ifade vermeye zorlanması, ailesiyle ve cinsel saldırıyla tehdit edilmesi, öldürülme korkusuyla karşı karşıya bırakılması ve bu zulümlere, haksızlıklara, hukuksuzluklara, insan hakları ihlallerine, manevi teröre ve iftiralara tepki olarak açlık grevi yapması (gıda alımını reddetmesi), Almanya toplumunda büyük bir yankı uyandırırdı.
Türkiye yetkilileri, ekonomik bilgi asimetrisini ortadan kaldırarak dünyada ekonomik suçların önlenmesine katkı sağlamak amacıyla bilimsel araştırmalar yapan İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisinin haksız yere sahte para satmakla suçlandığını, Türkiye yasalarına saygı göstererek yasal olarak yaşadığını bilmelerine rağmen, uluslararası hukuka ve Türkiye Anayasasına aykırı olarak onu siyasi talimatla sınır dışı edip hayatını tehlikeye attılar. Böylece, Azerbaycan Demokrasi ve Refah Partisi lideri, ekonomist Gubad İbadoğlu'nun siyasi faaliyetlerinin durdurulmasına neden oldular. Türkiye yetkililerine, bu lekeyi temizlemeleri için yaptığım çağrılar hala yanıtsız kalmıştır. Belirtmek isterim ki, 2023 yılının Mayıs ayında Türkiye vatandaşlığına başvurmuştum. Sınır dışı edilmemden 12 gün önce, 26 Temmuz 2023 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde vatandaşlık başvurum için parmak izim alınmıştır.
Bugün itibarıyla, 50 gündür ki, hukuksuz tutuklanmama, iftiralara, hakkımda açılan siyasi motivli ceza davasına, içeceğime ve yemeğime gizlice psikotrop maddeler katılmasına, işkencelere, tehditlere, Türkiye'den yasa dışı şekilde sınır dışı edilmemle ekonomist akademisyen Gubad İbadoğlu'na karşı iftiralarla ve tehditlerle, mafya yöntemleri kullanılarak siyasi faaliyetini durdurmaya zorlanmasına karşı protesto olarak açlık grevi yapmaktayım. Açlık grevini sonlandırmam için hem ailemden hem de Cezaevi İdaresi personelinden yoğun baskılar görsem de, hakkımda açılan ceza davası sona erene kadar açlık grevini sürdürmeye kararlıyım. Hapishanede yeniden yemek yemeye başlarsam, yiyeceklerime psikotrop maddeler katılarak iradesiz ve bilinçsiz hale getirilebilirim ve irademin dışında kirli amaçlar için kullanılabilirim. Bu nedenle, açlıktan ölmem bile daha iyidir. 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depreminden iki gün sonra İstanbul'dan Hatay'a İstanbul-Adana uçuşuyla gıda ürünleri götürerek ve bu ürünleri enkaz altında kalanların yakınlarına dağıtarak Türk kardeşlerimize yardım elimi uzatmıştım. Ancak, Türkiye yetkilileri, depremden bir yıl geçmesine ve açlık grevine başlamamın üzerinden 50 gün geçmesine rağmen, ailemin ve benim hayatımızda meydana gelen bu felaketten kısmen sorumlu olmalarına rağmen, hâlâ yardım eli uzatmamışlardır. Sözde adalet ve insanlıktan bahsedenler, eylemlerinde de tutarlı olmalıdır; aksi takdirde onların samimiyetine inanmak için bir neden kalmaz. Açlık grevimi sürdürmeme neden olan sorumlular şunlardır:
1. Milli servetlerimizin yağmalanması, halkımızın yoksullaşması, gelişimden mahrum kalması, hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılması pahasına, üstlendikleri yüksek devlet görevlerini akrabalarını ve dostlarını zenginleştirmek için kullananlar hakkında Pandora belgelerinde yer alan ekonomik araştırmalarımız ve Londra'da kurduğumuz Azerbaycan Gençlerinin Eğitim Fonu (AYEF) projesinin Azerbaycan kamuoyunda yarattığı sosyal etkiden ve NCA'nın Birleşik Krallık'ta ekonomik suçlarla mücadele çerçevesinde Azerbaycanlılardan el koyduğu şüpheli varlıkların AYEF'e bağışlanmasını önerdiğimiz için bize sahte suçlamalarla siyasi motivli bir ceza davası açılmasına karar veren Azerbaycan yetkilileri, özellikle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve İçişleri Bakanı General Polkovnik Vilayət Eyvazov.
2. 2023 yılının son haftasında Bakü'de Azerbaycan yetkilileri, özellikle Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmelerde, UN GSP mezunu olarak benim hukuksuz tutuklanmama onay veren, böylece BM'nin etik kurallarına, ilkelerine ve sözleşmelerine aykırı davranan, BM'de yüksek bir pozisyonda olmasına rağmen tarafsızlığını ihlal eden, demokratik değerleri savunan, Azerbaycan'ın Avro-Atlantik bölgeye entegrasyonunu destekleyen muhalefet partisi lideri ve Londra Ekonomi Okulu profesörü Gubad İbadoğlu'na karşı psikotrop maddelerin etkisi altında, işkence edilerek, ailemle, cinsel saldırıyla ve ölümle tehdit edilerek kullanılmama neden olan, Batı-Rusya çatışmasını ülkemizin siyasi sahasına taşıyan BM Cenevre Ofisi'nin Rus asıllı Genel Müdürü Tatyana Valovaya.
3. Azerbaycan Cumhuriyeti İçişleri Bakan Yardımcısı General Leytenant Seyfulla Əzimov ve BMCMİ Başkanı General Mayor Əbülfət Rzayev ile Ankara'da yapılan görüşmeden sonra benim Türkiye'den hukuka aykırı olarak, siyasi talimatla sınır dışı edilmem için karar veren ve böylece uluslararası hukukta ve Türkiye Anayasası'nda yer alan "siyasi görüşleri nedeniyle takip edilen kişilerin başka bir ülkeye teslim edilmesi yasaktır" maddesini ihlal eden, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya. Birleşmiş Milletler Genç Liderler Programı (UN GSP) mezunu olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'ndan, insan haklarına saygı göstermeyen bu kişilerin Gubad İbadoğlu ve bana karşı işledikleri uluslararası hukuk ihlalleri ile ilgili olarak, avukatlarım tarafından kendisine yapılan başvuruyu hızla incelemesini ve adil bir karar vermesini talep ediyorum.
Bu karar, sadece Gubad İbadoğlu ve benim için değil, aynı zamanda otoriter rejimlerden acı çeken 10 milyondan fazla Azerbaycan vatandaşı ve demokratik bilince sahip dünya vatandaşları için de büyük önem taşımaktadır. Bu yıl Azerbaycan, Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'ne (COP29) ev sahipliği yapacak. COP29'a ev sahipliği yapan bir ülkede, devletinin ve halkının Avro-Atlantik bölgeye entegrasyonunu desteklediği için iftira, tehdit ve baskılarla faaliyetleri durdurulan Azerbaycan Demokrasi ve Refah Partisi liderine ve ülkesinin ekonomisiyle ilgili araştırmalar yapan UN GSP mezununa karşı yöneltilen sahte suçlamalara, işlenen ağır insan hakları ihlallerine ve UN GSP mezununun bugün itibarıyla 50 gündür sürdürdüğü açlık grevine BM yönetimi sessiz kalmamalı ve bu haksızlıkların giderilmesi için derhal harekete geçmelidir.
Bir kez daha, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'ten, hayatımın gerçek bir tehlikede olduğunu göz önünde bulundurarak, hakkımda soruşturma sürecinde meydana gelen ağır insan hakları ihlallerinin araştırılması için raporcu atanmasını talep ediyorum. Hapishanede açlıktan ölmemi ya da Aleksey Navalny gibi öldürülmemi beklemeden, 2023 yılı Temmuz ayının son haftasında Bakü'de Azerbaycan yetkilileriyle kirli bir anlaşma yaparak yasa dışı tutuklanmama ve Batı yanlısı Azerbaycan muhalefet liderine karşı, irademin dışında psikotrop maddeler kullanılarak işlenen suçlara onay veren BM Cenevre Ofisi Genel Direktörü Tatyana Valovaya'nın hatasını düzeltmesini ve psikotrop maddelerle zehirlendiğim Azerbaycan hapishanesinden kurtulmam için bana yardım etmesini talep ediyorum. BM'nin soruşturma misyonu, benden tıbbi protokole uygun örnekler alarak psikotrop maddelerle zehirlendiğim tarihleri tespit edebilir.
Azerbaycan emniyet birimlerinde ve Ceza İnfaz Kurumları'nda (hapishanelerde) içeceğine ve yemeğine psikotrop maddeler karıştırılarak zehirlenen ilk kişi olmasam da, bunu uluslararası düzeyde duyuran ilk kişi benim. Bu nedenle, BM tarafından benim ve ailemin güvenliğinin sağlanması ve en kısa sürede Azerbaycan'a BM raporcusu eşliğinde bir soruşturma misyonunun gönderilmesi son derece önemlidir. Dünyada psikotrop maddelerin ve uyuşturucu maddelerin dolaşımıyla mücadele BM'nin önceliklerinden biridir. COP29'a ev sahipliği yapan bir ülkenin liderliğinin bu mücadeleye katkı sağlamak yerine, soruşturma sürecinde delilleri tahrif ederek ve Batı yanlısı bir muhalefet liderini siyasi faaliyetlerini durdurmaya zorlamak amacıyla, UN GSP mezununu bilimsel çalışmalar yürüttüğü Türkiye'den siyasi emirle yasa dışı yollarla sınır dışı ettirip Azerbaycan'da gizlice psikotrop maddelerin tüketilmesine zorlaması, bu yolla onu muhalefet lideri aleyhine yalan beyanda bulunmaya mecbur etmesi BM'nin ilkelerine, küresel misyonuna ve en prestijli genç liderler programına bir saygısızlıktır. BM Cenevre Ofisi Genel Direktörü Tatyana Valovaya'nın, vatandaşı olduğu ülke olan Rusya Federasyonu'nun jeopolitik çıkarları doğrultusunda bu insanlık dışı, zalim, onur kırıcı operasyonu desteklemesi, siyasi baskı uygulaması ve kirli bir oyun oynaması BM tarihindeki, hatta dünya siyasi tarihindeki en büyük skandallardan biridir. Belirtmek isterim ki, Gubad İbadoğlu'nun tutuklandığı gün işten eve giderken iki Azerbaycanlı tarafından takip edildiğimi fark ettim. O gün telefonla arayarak benden Azerbaycan'a gelerek Londra'da kurduğumuz AYEF ile ilgili soruşturmada ifade vermem istendi. Ancak, AYEF'i Birleşik Krallık yasalarına uygun şekilde kaydettirdiğimizi ve herhangi bir yasa dışı işlem yapmadığımızı bildirdim. Aksi takdirde, Türkiye'den sınır dışı edileceğim, Azerbaycan'a götürülüp tutuklanacağım ve işkence göreceğim bildirildi. Bu tehditlere karşılık, ne Türkiye yetkililerinin ne de BM Cenevre Ofisi Genel Direktörü Tatyana Valovaya'nın, UN GSP mezunu, İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisi ve YTB bursiyerinin Türkiye'den yasa dışı yollarla sınır dışı edilmesine ve Azerbaycan'da sahte suçlamalarla ceza yargılamasına tabi tutulmasına onay vereceğini söyledim. 3-4 gün sonra Tatyana Valovaya'nın Bakü'de Azerbaycan Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı ile benimle ilgili görüşmeler yaptığını öğrendim. Onun Bakü'de gerçekleştirdiği resmi görüşmelerle ilgili olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı'nın web sitesinde de haberler yayınlandı. Aynı günlerde Azerbaycan Ekonomi Bakanı Mikayıl Cabbarov'un benimle ilgili olarak Türkiye Cumhurbaşkanlığı'nda görüşmeler yaptığını öğrendim. Buna rağmen, Türkiye devletinin adaletine ve Türk milletinin asaletiyle beni destekleyeceğine inanarak Türkiye'yi terk etmedim. Bu nedenle, 5 Ağustos 2023 tarihinde iki Türk polisi İstanbul'da yaşadığım eve gelip, 63 yaşındaki kalp hastası annemin gözyaşlarına ve yaşadığı heyecana aldırış etmeden beni göçmen merkezine götürdüğünde, bu yasa dışı, siyasi motivasyonlu kararı verenlerin zalimliği, uluslararası hukuka saygısızlığı ve ihaneti karşısında dehşete düştüm. Bu kişilere, dünyadaki en hümanist annelerden birine yaşattıkları korkunç acı ve haksızlık nedeniyle en ağır cezanın verilmesi gerekir. Bu zalimlerle kirli pazarlık yapanlar da onlar kadar zalimdir. Bir kez daha, onları bu zalimlikten vazgeçmeye çağırıyorum.
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan, Rusya hapishanesinde öldürülen Aleksey Navalny'nin kaderini yaşamadan önce, beni Türkiye'den yasa dışı yollarla sınır dışı eden, Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın hatasını düzeltmesini ve beni Azerbaycan mafyasının elinden kurtararak Türkiye'ye geri dönmemi sağlamasını rica ediyorum.
Türkiye'de akademik/bilimsel bir kariyer kurmak, Türkiye vatandaşlığı almak ve Türkiye'ye fayda sağlamak için hem kişisel hayatımda büyük fedakârlıklar yaptım, hem uluslararası kuruluşlarda iş tekliflerini reddettim, hem de iş becerilerimden faydalanarak zenginleşme ve rahat bir yaşam sürme imkânlarını geri çevirdim. İstanbul Üniversitesi'nde ekonomik suçlarla mücadele alanında araştırmalar yapan bir doktora öğrencisinin, Azerbaycan'da sahte para satmakla suçlanması, hem İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri hem de Türkiye'nin bilim camiası için bir hakarettir. Belirtmek isterim ki, 7 Ağustos 2023 tarihinde BMCMİ'nin polis memurları eşliğinde ellerim kelepçeli olarak, iki IŞİD teröristiyle birlikte özel jetle İstanbul'dan Bakü'ye getirilmeden önce, en son 2020 yılının Ocak ayında bir haftalığına Azerbaycan'a seyahat etmiştim. Ali Yerlikaya, bu gerçeği ve benim sahte para ile hiçbir ilgim olmadığını bilmesine rağmen, sadece Gubad İbadoğlu ile birlikte Azerbaycan ekonomisi üzerine yaptığımız araştırmalar ve sunduğumuz AYEF projesi nedeniyle, benim Türkiye'den hukuka aykırı bir şekilde sınır dışı edilmem için karar verdi. O, benim İstanbul Üniversitesi doktora öğrencisi ve Türkiye'nin Diaspora Komitesi (YTB) bursiyeri olduğumu da göz ardı etti. Washington Post yazarı Jamal Khashoggi'nin Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda hunharca öldürülmesi ne kadar korkunçsa, Ali Yerlikaya'nın benim hakkımda verdiği yasa dışı sınır dışı kararı da o kadar zalimcedir.
Türk milletinden, Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın uluslararası hukuka ve Türkiye Anayasası'na saygı göstermemesi sonucunda ortaya çıkan bu durumun, Azerbaycan hapishanesinde açlıktan ölmemle veya Aleksey Navalnı gibi öldürülmemle sonuçlanmaması için özgürlüğüme kavuşmama yardımcı olmasını rica ediyorum. Türk milletinin, en zor zamanında karşılıksız iyilik yapanları ve yardım elini uzatanları unutmadığına inanıyorum.
Son olarak, Gubad İbadoğlu'na ve bana yapılan haksızlıklar giderilene kadar; hakkımızda açılan siyasi motivli ceza davası sona erdirilip, Azerbaycan devleti adına ailemizden özür dilenip, bize verilen maddi ve manevi zararların tazmini sağlanana kadar, Türkiye'ye giriş yasağım kaldırılıp, 2023 yılı Mayıs ayında yaptığım Türkiye vatandaşlığı başvurum neticesinde kimlik kartım (T.C. kimlik kartı) verilene kadar, Gubad İbadoğlu'nun kurduğu Azerbaycan Demokrasi ve Refah Partisi Azerbaycan Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı'nda tescil edilene kadar, BMCMİ'de tutulan tüm kişisel eşyalarımız iade edilene kadar, BMCMİ'de bana işkence yapanlar ve hakkımızda açılan ceza davasıyla ilgili delilleri tahrif edenler, ayrıca 4 Mayıs 2020'de İstanbul'da bana yönelik suikast girişiminde bulunanlar sorumlu tutulana kadar, demokratik ülkelerin liderlerini ve vatandaşlarını, UN GSP mezunu olarak COP29'u boykot etmeye çağırıyorum. Bize karşı işlenen ağır insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak, Uluslararası Adalet Divanı'na (International Court of Justice) başvurmalarını talep ediyorum.
Ayrıca, demokratik ülkelerin özgürlüksever, hümanist vatandaşlarından, demokratik bilince sahip dünya Azerbaycanlılarından yaşadıkları ülkelerde bulunan Azerbaycan ve Türkiye'nin diplomatik temsilcilikleri önünde, ayrıca BM'nin New York ve Cenevre ofisleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı önünde barışçıl protesto eylemleri düzenlemelerini, Gubad İbadoğlu ve bana yapılan haksızlıkların giderilmesini, suçluların cezalandırılmasını talep etmelerini ve bu eylemleri dünya medyasında yayımlamalarını rica ediyorum. Bu mücadelemiz, Azerbaycan'da otoriter zihniyetin demokratik bilince sahip, hümanist vatandaşları yok etmesinin önüne geçecek, entelektüel soydaşlarımıza yönelik siyasi baskıları durduracak, otoriterizmden demokrasiye yumuşak ve barışçıl bir geçişin sağlanmasına, sosyal-ekonomik adaletsizliklerin, hukuksuzlukların ve yolsuzluk suçlarının ortadan kalkmasına katkı sağlayacak, siyasi mültecilerimizin Azerbaycan'a güvenli bir şekilde dönmesine olanak tanıyacaktır. Adalet, onur, özgürlük, sosyal refah, kaliteli eğitim ve geleceğimiz için bu mücadelede halkımıza başarılar diliyorum.
Saygılarımla, Fazil Gasımov Tarih: 03.08.2024 Not 1: Bu başvuruyu, Cezaevi İdaresi'nin Tedavi Kurumunda, ömür boyu hapis cezasına çarptırılanların kaldığı bölümde, tek başıma tutulduğum hücrede (kars) yazıyorum. Bana verilen cezalar arasında, üç haftadır banyoya girmeme izin verilmemesi de bulunmaktadır, yaz mevsimi olmasına rağmen bu cezaya maruz kalıyorum, yani hijyenik olmayan bir durumda tutuluyorum.
Not 2: Dünya Azerbaycanlılarından, bu başvuruyu İngilizce, Türkçe, Almanca, İspanyolca, Fransızca, İtalyanca ve diğer dillerde çevirerek hem yerel hem de uluslararası medyada, özellikle Washington Post, BBC, Voice of America, Radio Free Europe, DW, Economist, The Guardian, Le Figaro gibi yayın organlarında yayımlanması için avukatlarıma destek olmalarını rica ediyorum.