10135,19%1,37
40,05% 0,03
46,91% -0,15
4237,88% -0,29
6797,97% -0,25
“Geçtiğimiz hafta Cuma hutbesini, muhterem büyüğüm Prof. Dr. Ahmet Berhan Yılmaz Hocamın kıymetli ifadeleriyle okumak nasip oldu.
O güzel sözlerden ve Ağabeyim Berhan Hocam’ın bakış açısından ilham alarak, ben de naçizane birkaç kelam etmek istedim.
Sözlerimde bir kusur varsa affınıza sığınırım.”
Geçen hafta camide mikrofon biraz cızırtılıydı ama imamın sesi çok netti:
“Kamu hakkı kul hakkıdır, dokunulmazdır.”
Ah be dostum, o kelimeyi duyunca göz göze geldik gibi hissettim. Çünkü "kamu hakkı" denen şey, kimsenin olmayan ama hepimizin olan şeydi. Ama bir garip milletiz: Sahip çıkmadığımız her şeye sahipmiş gibi davranıyoruz. Yetmiyor, bir de talan ediyoruz.
Kamu malı deyince aklına sadece belediye otobüsü gelmesin. Sıraya kaynak yapmak da kamu hakkına saldırıdır. Sessizce park yerini çalmak da. Devletin benzinini özel işine kullanmak da. “Herkes yapıyor” demekse, kolektif suçun gönüllü pişmanlığıdır.
Ama biz ne yaptık?
Cami çıkışı, hutbenin yankısı daha duvarda asılıyken, arabanın dörtlülerini yakıp engelli rampasına park ettik.
Belediye bankına oturup yere çekirdek çitledik.
Marketin önünde bir simitçiye “boz para yok” deyip sıvıştık.
Ve o sırada içimizden biri, “bugünkü hutbe güzeldi” dedi.
Evet güzeldi. Ama yetmedi. Çünkü artık söz duymuyoruz, sadece dinliyoruz. Yüzüne baka baka hakkını yediğimiz insanlardan helallik istemeden, kamu hakkı üzerine vaaz dinliyoruz.
Kamu hakkını yiyen adam tok olur belki ama toplum aç kalır. Aç kalır çünkü o hakla yapılan yol çöküktür, o hakla alınan ilaç eksiktir, o hakla doğan çocuk karanlıktadır.
Sistemi yargılayabiliriz, yöneticiyi eleştirebiliriz ama unutmadan:
Kamu hakkını çalan sadece rüşvet alan değildir. Sessiz kalan da çalınan o hakkın ortağıdır.
Bu yüzden artık ya hep birlikte bu hutbeyi yaşarız ya da hep birlikte bu çöküşe imza atarız.