10331,31%1,61
40,07% 0,06
46,96% 0,01
4273,80% 0,18
6833,05% 0,21
Gelin size bir masal anlatayım…
Bir varmış, bir yokmuş diye başlayalım mı bugün?
Gerçekten ama gerçekten dişe tırnağa dokunan bir şeylere el atalım isterseniz.
Mesela bir kaç gün sonra öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu da çıkıp gidecek buralardan, memurlarımızın veya çalışanlarımızın, özellikle de kurum/ kurumsalda olanlarının büyük çoğunluğu ise tatillerinden henüz gelmedi.
Ne vakit geleceklerini ki, biz bilemeyiz!
Evet, en büyüğü ise geldiği günden bu yana burada zaten tatilde!
Biz ise kadim yalnızlığımızı masallandıralım; bir varmışşşş, bir yokmuşşş diye…
Palandöken yalnızlığında ama başımız dik dursun diyelim önce, değil mi? Vakarımıza helal gelmesin sakın ha, sonra Dadaşlığımıza laf söylenir olur; neme lazım.
Ve
Değil mi ki,
Had bilmek her zaman iyidir.
Hem zaten çok iyi biliyoruz ki iftiradan öte de değildir; vakarımızdan olsa gerek “aç gezerem, tik gezerem” lafı… Yoksa Dadaş karnını, feleğin yer sofrasında ve soğan/ekmekle helalinden doyurmuştur. Kimselerin baklava-böreği onu kandırmaz…
Kandıramaz.
Masal bu ya; yüksek rakımlı bir memlekette, “yolgeçen hanı” diye bir şeher kurulmuş. Bu şeherin suyu da, toprağı da ve hatta halkı da gerçekten ama gerçekten çok değerliymiş. Bu şeherde her kurumun; her dairenin asıl, yani resmiyette görünen ve adı geçen sözüm ona yetkilisi olan bir amiri varmış, bir de arka planda olan ve o kurumu yöneten, söz sahibi olan ve hatta resmiyetteki amiri dahi tınlamayan bir gölge amiri varmış…
Bu sözüm ona gerçek amir, ortalıkta dolaşırken; yanındaki yaverine gördüğü her aksaklığı, eksikliği, yapılması gereken çalışmaları ve hatta hatta elzem olan detayları not tutturup, çalışıyorum diye zannederken; ardından hemen devreye giren ve resmiyette olmayan ama bir yerlerden güç alarak asıl emrin sahibi olan sözde amir, kendi talimatlarıyla durumu yine sözüm ona idare ettirirmiş.
Gel zaman, git zaman; bu yolgeçen hanında, resmi amirin “ver” dediği emre, sahte amir kaş kaldırarak “verme” diye müdahale etmeye başlayınca, işler arap saçına dönmeye başlamış. Öyle ki sahte amir ipin ucunu kaçırıp, sahte konumunun kendisine verdiği sarhoşlukla ortalıkta gerçek amir gibi ve hatta tek söz sahibi olarak ahkâm kesmeye bile başlamış. Hal böyle olunca da vatandaş ve personel, hizmet esnasında gerçek amirin ve gölge amirin hangisinin daha güçlü olduğu ve hangisinin sözünün geçtiği noktasında tereddütte düşmüş, iyi mi?
Masal böyle devam etmiyor aslında.
Ciddi olarak ele aldığımızda; ekonomisi büyük oranda sıkıntılı olan bu şeherde, ayakta kalma yolu olarak görülen bu kurum ve kuruluşların ödeme kalemlerinde çok büyük aksamalar yaşanmaktadır.
Vatandaş, bilhassa esnaf kesimi bu kurumlarla iş yaptığı zaman alacaklarını almak için sırada beklerken, gerçek amirin “ver” dediği bir duruma, sahte amirin “verme” egolarını tatmin noktasında, keyfi uygulamaları nedeniyle ödemeler büyük oranda sanki de “düyuna” kalarak, değerini ve önemini ve hatta özelliğini de kaybetmektedir.
Bilinçli ve kasıtlı (!) olarak yapıldığını düşündüğümüz bu uygulamaların; bir güç gösterisi olmaktan çıkıp, hak ödemek veya katkı sağlamak olmaktan çıkıp, intikam alma haline dönüşmesi nedeniyle ve bu acı durumun da esnafa yansıması esnasında, hiçbir esnaf veya iş yeri sahibi bu yolgeçen hanının kurumlarıyla iş yapmak istemez hale düşmüştür.
Bu anlatılan sadece tek bir kalem uygulamada verilmiş örnek olup, masalın devamında diğer adımları da anlatmak isteriz ama üç vakte kadar gerçek amirin yediği zehirli elmanın etkisinden kurtulup özüne dönerek, sadece kendi emirlerinin dinlendiği ve uygulandığı ortama kavuşmamız umuduyla, gökten düşecek birkaç zehirsiz elmanın hayaliyle yaşamaya devam edelim.
Etrafımıza dönüp şöyle bir baktığımız zaman bu yolgeçen hanında kimlerin veya hangi kurumların sahte ve reklamcı amirlerinin olduğunu görebiliriz diye düşünüyorum. Ama gerçek amirlerin koltuklarına sahip olma noktasında, sadece kendi emirlerinin uygulanması noktasında neden ve niçin korktuğunu bir türlü çözemedik vesselam.
Yoksa aklımızda onlarda rol yapıyor gibi bir düşüncemiz yoktur.
Doğrusunu söylemek gerekirse masal aslında gerçek anlamda çok ciddi ve uzun!
Devamına artık gerçek amirler karar versin; sonrasında biz hikâyeleri, masal olarak anlatmaktan vaz geçebiliriz…
Ne diyorduk bir varmış, bir yokmuşşş…