“Dön Bir Bak Çocukluğuna”
Zenginleşen cepler, fakirleşen kalpler…
Bir dur, derin bir nefes al.
Ve çocukluğuna dön.
Ayakkabılar delikti belki ama yüzlerde koca bir gülümseme vardı.
Pantolon dizleri yamalıydı ama kalpler sağlamdı.
Herkes fakirdi belki ama herkes birbirine kardeşti.
Az vardı, ama bereket çoktu.
Bir tas çorbayı üç ev paylaşırdı, kimse utanmazdı.
Çünkü kimse kimseyi yargılamazdı.
Şimdi bir de bugüne bak…
Daha çok yiyoruz ama daha az doymuşuz.
Daha çok kazanıyoruz ama daha mutsuzuz.
Markalar çoğaldı, vicdanlar eksildi.
Eşyalar büyüdü, insanlık küçüldü.
Ve gariptir ki o zamanlar şükreden insanlar,
şimdi şikâyet eder oldular.
Demek ki mesele ne cebimizdeki para,
ne üzerimizdeki marka,
ne oturduğumuz ev, ne de sürdüğümüz araba…
Mesele içimizdeki huzur, dilimizdeki şükürmüş.
Çocukken oyuncak yerine hayal kurardık.
Şimdi her şeyimiz var ama hayal kurmayı unuttuk.
Mutlu olmak için o kadar çok sebebimiz varken
neden bu kadar yorgun, kırgın ve öfkeli olduk?
Belki de unuttuk…
Paylaşmayı, sabretmeyi, yetinmeyi,
bir dilim ekmeği bölüşmeyi,
komşunun çocuğunu kendi çocuğun gibi sevmeyi…
O yüzden herkes bir kere daha dönsün çocukluğuna.
O yoksul ama bereketli sofraları hatırlasın.
Ve sonra dönüp bugüne baksın…
Asıl fakirlik ne zaman başlamış, görsün.